Bölüm -32

“Şafak memleket” diye bağırdı. Artık iki aydan da azalmıştı. Mustafa için günler aheste aheste geçiyordu. Her ne kadar bu durumun sürekli sivil hayatında ve orada yapacaklarını düşünmesinden kaynaklandığını bilse de buna engel olamıyordu. İlk zamanlar günlerin hızlı geçmesini sağlamak için okuduğu onlarca kitaptan da sıkılmıştı artık.

Artık günler hızla geçsin istiyordu. Gizlice içeriye soktuğu radyoyu dinliyor ve sürekli hayal kuruyordu. “Bir çıksam” diyerek başladığı cümleler hiç bitmiyordu. Komutanlarının iyi niyeti ile yazılan eskort faaliyeti sayesinde bir iki gün hızlı geçecekti. Erzurum’a kadar gidip gelecek, azından yeni yüzler görecekti.

Sabah saat 8 sularında haber merkezine bilginin gelmesi ile mühimmat yüklü tırın Edirne’den hareket edip İstanbul’a yola çıktığını öğrendiler. Üç adet Land Rover cip hazırlandı. Birisine yüzbaşı ve postası bindi. Diğerine bir araç komutanı ve dokuz kişilik manga bindi. Diğerlerine de santral operatörü ile araç komutanı olarak da Mustafa bindi.

İstanbul sınırında üç araç birden çalışır vaziyette bekliyordu. İstanbul’a kadar eskortluk yapan ekip belgelerle tırı teslim edip geri döndü. Yüzbaşı ise tırı teslim alıp emir verdi. “Mustafa komutasındaki araç en önde, arkasından biz, arkamızdan tır ve en arkadan koruma mangası gelecek. Anlaşıldı mı?”  Hep bir ağızdan “Emredersiniz komutanım”.

Hazırlıklar başladı. Araç güvenlik kontrolünden geçti. Yüzbaşı “Silahlar ileri yüksek tutuş… Kurma kolu çek bağla. Kurma kolu bırak. Emniyetini kontrol et. Esas duruş” Artık herkesin silahında mermi yatakta ve ateşe hazırdı. “Herhangi bir müdahale de havaya 3 atım atım serbest. Anlaşıldı mı?” dedi. “Emredersiniz komutanım” Araçlara bindiler ve yola koyuldular.

Mustafa’nın bulunduğu araçta komutan olmadığı için müziği açtılar ve şarkılar, türküler eşliğinde yola koyuldular. Arada santral operatörü telsiz ile araçları kontrol ediyor ve yetkililere bilgi veriyordu. Yanlarından geçen arabalar ise bunlara bakıyor ve Mustafa kendini garip hissediyordu. “Ben de olsam gerçekten bakardım” dedi ve güldü. Boğaz köprüsünden geçerken de boğazın güzelliklerine bakmaktan kendini alamadı. 5 saat sonra Eskişehir’deki tugaya uğramalarını söyleyen yüzbaşının emri ile öğle yemeğini orada yediler ve dinlendiler.

Öğleden sonra devam ettiklerinde yol güzergahını kimse bilmiyordu. GPS sistemi ile takip edilen eskort faaliyetine anlık olarak yol güzergahı belirleniyordu. Akşam yemeğini Konya’daki tugayda yiyeceklerini yiyecekleri bildirildiğinde ise hava kararmak üzereydi ve o akşamı orada geçireceklerdi.

Yeni yüzler, yeni insanlar… Mustafa kendi gibi kısa dönem arkadaşları ile konuşup tanıştı. O gece uzun süre muhabbet ettiler ve saat 6’daki kahvaltıdan sonra yola devam ettiler. Osmaniye’den geçeceklerini tahmin ediyordu Mustafa. Ve tahmin ettiği gibi de oldu. Osmaniye’ye oradan da Gaziantep’e geçtiler. Gaziantep’te öğle yemeğini yiyerek dinlendiler. Gaziantep’ten Adıyaman’a doğru hareket ettiler.

Yolu bozuk ve güvenliğin sıkıntılı olması nedeniyle yüzbaşı telsizden “Araçlar dikkatli olsun” uyarısında bulundu.  Oldukça virajlı ve dar olan bir yoldan ilerliyorlardı. Dağların arasında bulunan bu yol yüzbaşıya doğuda geçirdiği günleri ve girdiği çatışmaları hatırlattı. Yanında ölen askerini ve kamuflajına bulaşan kanını hatırladı. Hala yıkatmamıştı. “Lütfen Tanrım” dedi. “Bu sefer böyle bir şey olmasın.”

Yolun dar olması ve şoförlerin genç ve deneyimsiz olması yüzbaşıyı tedirgin ediyordu. Sürekli boynunu uzatmış bir şekilde öndeki aracı ve etrafı kolaçan ediyordu. Tam telsizi eline alıp “Öne biz geçiyoruz. Öndeki araç yavaşlayın” demeyi düşünüyordu ki karşıdan hızla gelen kamyon yolu ortalamış bir şekilde üstlerine doğru ilerliyordu. Hemen telsizi ağzına yaklaştırıp “Dikkat” diye bağırdı.

Heyecanlanan şoför hemen direksiyonu kırarak şarampole girdi. Kamyon, askeri aracın sol aynasını parçalayarak hızla ortadan kayboldu. Hemen araçtan inen yüzbaşı ve koruma mangası arkadaşlarını kontrol etti. Yararlanan yoktu. Yüzbaşı olayı telsizle bildirdi. 10 dakika içinde gelen helikopter eşliğinde yola devam ettiler.

Erzurum’a vardıklarında herkes rahatlamıştı. Tırı teslim edip o gece orada konakladılar. Mustafa için anlatacak çok şey vardı. Herkesle paylaştıktan sonra yattı. Sabah arkadaşları ile vedalaşıp geri döndüler. Birliklerine vardıklarında ise bütün herkes olaylı faaliyetin haberini almış heyecanla bekliyordu.

O gece Mustafa hiç susmadı. Sabaha kadar bütün olan biteni heyecanlı heyecanlı arkadaşlarına anlattı.

 

Yorum Gönderin

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir