Bölüm -34

Kısık bir şekilde çıkan “Beyim” lafını karanlık hemen yutuverdi. Rizi’nin gözleri görüntüyü netleştirdiğinde kafasında durumu kurtarmak için yüzlerce yalan belirdi. Fakat ikisi de biliyordu ki bunun bir açıklaması yoktu ve kaçmalarına saatler kala yakalanmışlardı.

Beda kafasını “Alın bunları” dercesine oynattı. Yanındaki adamlar hızla içeriye girip Rizi ile Halil’i odadan çıkardılar. Rizi’nin en son duyduğu ise Beda’nın sinirli sesi karşısında ağlayan küçük oğluydu. Her ne kadar kurtulmak için çaba gösterse de ikisinin de sonunun geldiğini biliyordu.

Rizi ile Halil birbirinden uzak iki ayrı hücreye kapatıldı. Günlerce hiç kimseyle görüştürülmediler. Rizi çocuğunun sesini bile duyamıyordu. İçindeki ses çocuğunu ve Halil’i son görüşü olduğunu söylüyordu. Rizi eski günlere geri dönmüştü. Kötü yemekler, karanlık ortam ve sessizlik. Çıldırmak elde değildi.

Birkaç gün sonra kapı açıldı. İçeriye giren adam Rizi’yi aldığı gibi sürüklemeye başladı. Duvarın arkasına geçtiklerinde ise Halil elleri ve gözleri bağlı bir şekilde bekliyordu. Karşısında Beda ve elinde tüfeği bulunan başka bir adam vardı. “Getirin” dedi Beda. Rizi’nin geldiğini anlayan Halil konuşmaya başladı. “Rizi?” “Sen misin?” Beda’nın bir hareketiyle tüfeğin dipçiği Halil’in karnına hızla çakıldı. Halil büyük bir öğürtüyle yere yıkıldı.

Rizi konuşursa işlerin daha kötü olacağını biliyordu. Susuyordu. Sessizce Beda’nın yanına geldi. Beda “Beni aldattın” dercesine bakıyordu. Bakışları Rizi’nin gözlerini delip geçiyordu sanki. Beda’nın gözlerindeki kin, nefret ve öfke Rizi’yi ürkütüyordu. O sırada Halil midesindeki kasılmayı bastırarak dizlerinin üzerinde doğruldu.

“Son kez söylemek istediğin bir şey var mı?” dedi Beda. “Oğluma iyi bak Rizi” dediğinde ise Beda delirdi. Yanındaki adamdan tüfeği aldığı gibi Halil’a kurşunu sıktı ve Halil’in cansız bedeni yere yığıldı. Beda sakinleştikten sonra Rizi’ye dönerek Rizi’nin saçını eline dolayıp sıkmaya başladı. Saçları kopsa da, kafa derisi ayrılsa da Rizi cevap vermemeye kararlıydı. Sessizce bekledi. “Çok şanslısın ki seni seviyorum. Bu yüzden seni öldürmeyeceğim fakat çok işkence göreceksin” dedi. Arkasını döndü ve giderken ekledi. “Bu arada oğlunu bulamayacağın bir yere gönderdim” dedi.

Kötü günler böylece başlamış oldu. Rizi artık reisin metresi ve sevdiği değil sıradan bir kadındı. Tek amacı yemek, temizlik, doğurmak ve yerine göre operasyonlara katılmaktı. Eğitimlere ve spora katılıyor kendini operasyonlara hazırlıyordu. Beda’nın ilgisi azaldıkça diğer erkeklerin ilgisi artıyor köşede bucakta sıkıştırmalar, tacizler başlıyordu.

Kaçıp kurtulma düşüncesini her zaman kenara itiyordu. Daha önce deneyenlerde de olduğu gibi nereye kaçarsa kaçsın bulabilirdi onu. Tek çaresi dayanmaktı. Ayrıca başka bir erkeğin himayesine girmesi ve diğer erkeklerden kurtulması gerekiyordu. Karışık düşünceler beyninde dolaşıyordu.

Birkaç ay sonra Beda, Rizi’yi yanına çağırarak artık operasyonlara çıkacağını bildirdi. Gezinti ismini verdikleri bu operasyonlar dolu mühimmatla yapılan bölge korumasıydı. Bölgenin sınırları içinde bölgenin boş olmadığını göstermek için çıkılan uzun yürüyüşler. Bunlar bir nevi Av ismini verdikleri ve birebir sıcak temasa girilen operasyonlar için ısındırma işlemiydi.

Gece saat 12:00’de bir adam gelip Rizi’yi uyandırdı. “Hazırlanmak için 20 dakikan var” dedi ve gitti. Yatağından kalkan Rizi üzerini değiştirip bir silah aldıktan sonra yaklaşık 40 adet mermi aldı. Çadırların ortasında bulunan bekleme yerine vardığında diğerleri hazır bir şekilde bekliyordu. Başkan olduğunu düşündüğü adam “5 dakika geciktin. Bir daha istemem” dedi.

Ellerindeki haritaya göre üzerlerinde yaklaşık 8 kg yükle yürümeye başladılar. Dolunay sayesinde rahatça etrafı görebiliyorlardı. Dağın etrafını ve mağaraları dolaşıyorlardı. Karşıda ise Şırnak’ın ışıkları Rizi’ye göz kırpıyordu. Başka arada elindeki termal kamerayla etrafı seyredip bilgi veriyordu. Yaklaşık 10 km yürüyüş yapacaklardı.

Yürüyüş bitip merkeze geri döndüklerinde saat sabahın 7 si olmuştu. Herkes kalkmış kahvaltı için hazırlanıyordu. Yakınlaştığı bir kadın Rizi’nin üzerini değiştirmesine yardım edip “Nasıldı?” diye sorduğunda Rizi’nin gözlerindeki pişmanlık çok net okunabiliyordu.

Omuzlarını kaldırıp ellerini açarak “Sadece yürüdük” dedi. Domuzları, tilkileri, yılan ve diğer haşereleri saymazsak yorucu bir gezinti oldu” dedi. Kadın “Üzülme” dercesine elini omzuna koyup “Merak etme alışırsın. Ayrıca en fazla 5-10 kez daha gidersin” dedi.

Yorum Gönderin

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir