Hipotenüs Kimdir?

Pisagor’un bulduğu bu terim bir dik üçgende yer almaktadır. Hipotenüs bir dik üçgende bulunan en uzun kenardır. Fakat Hipotenüs’ün hikayesi daha da ilginç.

İlk olarak Pisagor’dan bahsedelim. Yunan filozof ve matematikçi.
En iyi bilinen teoremi; adıyla anılan Pisagor teoremidir. “Sayıların babası” olarak bilinir.
Doğum yeri olan Sisam adasından M.Ö. 529’da Güney İtalya’ya, Crotona’ya göç etti. Crotona bu yörenin zengin liman kentlerinden biriydi. Pisagor burada biraz kişisel çekiciliği, kendinde var olduğunu iddia ettiği kehanet gücü, biraz da etrafında yarattığı gizemci havasıyla zengin ve soylu delikanlılardan üç yüz kadarını bir çatı altında topladı ve okul kurdu. Pisagor öğrencilerini iki bölüme ayırıyordu : Dinleyiciler ve matematikçiler. Okula dinleyicilik ile başlanıyor başarılı olunursa matematikçiliğe geçiliyordu.

Pisagor o kadar çok matematiksel terim ile uğraştı ki en çok bilinen teoremi ise kendi adını verdiği Pisagor teoremi oldu.

Kenar uzunlukları a,b ve c olan üç adet kareyi birleştiren Pisagor buradan çıkardığı teorem ile dik açının karşısındaki kenarın uzunluğunu bulmak için diğer dik kenarların karelerinin toplamını almamız gerektiğini buldu.

Fakat bu en uzun kenara bir isim bulmak gerekiyordu ve bu kenara en büyük aşkı olan karısının ismini verdi ve Hipotenüs dedi. 

O günden sonra en çok bilinen Pisagor teoreminde Pisagor ve karası sonsuza kadar birleştiler ve böyle anılmaya başladılar. Yaklaşık 2500 yıldır Hipotenüs ile Pisagor birlikte dilimizde. Bundan büyük aşk var mı?

Sohbete katılın

3 yorum

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  1. Pisagor teoremini kanıtlayan Pythogoras hakkında bir öykü…

    Pytho bir gün bir demirci dükkanının önünden geçiyordu. Örse vuran çekiçlerin çıkardıkları ahenkli sesler ilgisini çekti ve durup dinlemeye başladı.

    5 demirci çalışıyordu ve her birinde farklı büyüklüklerde çekiç vardı. Pytho çekiçlerden düzenli olarak çıkan seslerin bir müzik parçasına benzediğini duyup hayret etti. Dinledikçe fark etti ki, her çekicin ağırlığının farklı olması, örse vurduklarında değişik notalardan ses vermesini sağlıyordu. Çekiç ne kadar ağırsa nota o kadar düşüktü.

    Sonra bir çekicin seslerin ahengini bozduğunu fark etti. Demircilerden çekiçleriyle bir deneme yapmak için izin istedi. Demirciler kabul etti.

    Her çekici dikkatle tarttı. Ahengi bozan çekicin basit bir sayı düzenine uymayan ağırlığa sahip olduğunu buldu. (Diğer çekiçlerin ağırlıkları, bir sayı dizisi oluşturacak şekildeydi.) İncelemelerine devam ettikçe, farklı büyüklüklerdeki çekiçlerle bir müzik skalasını nasıl oluşturabileceğini öğrendi.

    Bu, bir matematikçi tarafından müzikte yapılan en büyük ve en eski keşiflerden biriydi.