Bölüm -6

Zilan’ı omzuna atan adam hızlı ve koşar adımlarla arabaya doğru yöneldi. Kaçırma planı günler öncesinden tasarlanmış olacak ki görevli herkes yerindeydi ve zamana riayet ederek hareket ediliyordu. İtina ile hazırlanmış bir planın suya düşmesi için bir neden görünmüyordu.

Gözleri sarılmış ve ağzına bir bant yapıştırılmış Zilan, kendine geldiğinde zorlukla nefes alabiliyordu. Elleri arkasından bağlanmış ve yanında oturan adamların kaslarını daha çok hissediyordu. Arabada olduğu için çığlık atmaya çalışması sadece işleri zorlaştırıyordu.

Araba yavaş bir hızla kötü yollarda ilerliyordu. Yaklaşık 10 dakika geçmemişti ki ayıldı ve hemen başka bir araca bindirildi. Bu araç büyük ihtimalle bir arazi aracıydı. Çok kötü ve engebeli yollardan büyük gürültüyle çalışan motoruna gaz vererek yaklaşık 20 dakika daha gittiler. En sonunda varış noktasına ulaşmışlardı. Hiç öğrenmek istemediği Kürtçe konuşan adamların ne dediğine hiçbir anlam veremiyordu.

Gayet kaba ve sasıcı bir şekilde ite kak bir yere doğru götürmeye başladılar. Ayaklarının altındaki taş parçacıkları çıplak ayaklarının yaralanmasına yol açıyordu. Uzunca bir süre yürüdükten sonra bir yere girdiler. Sesi kalın ve otoriter olan birisi ile konuştular. Konuşmalardan anladığı kadarıyla kaçırma olayını sormuş ve sorunsuz olduğu talimatların yerine getirildiği konusunda brifing almıştı.

Birisinin koluna dokunmasıyla irkilen Zilan eterin etkisinden kurtulamamıştı hala.  Uzun zamandır baygın olmak onu sersemletmişti. Yanındaki adam sert bir sesle konuşmaya başladı. “Az sonra gözlerini ve ağzını açacağım. Sadece yemeğini ye. Kaçmaya ve yardım istemeye çalışma. Zaten burada kimse seni duyamaz.” Kelimelerin arkasında eklenen kötü adam gülüşü Zilan’ı iyice tedirgin etmeye yetmişti.

Etrafına baktığında bir dağdaki mağaranın içinde olduğunu anlamıştı. Köylerine sürekli gelen ve babası ile konuşup giden adamlara benziyorlardı. Fakat ne için kaçırıldığını ve ne için buraya getirildiğine dair bir fikri yoktu. Yanındaki insanların Kürtçe konuşması ve Zilan’ın konuşma çabalarına karşılık vermemeleri onu daha çok karamsarlığa itiyordu.

Sadece yemek yiyerek ve tuvalete giderek üç gün geçirdi. Etrafında onlarca insanın sesini duyuyor fakat sadece kendine yemek getiren ve karşısında nöbet tutan adamı görebiliyordu. Özellikle yemek yediği yerin yanına iki adamın karşısında tuvaletini yapmak çok sıkıntı oluyordu Zilan için.

Üzerindeki elbiselerin kirlenmiş, yırtılmış bir haldeyken yine de çok çekici göründüğünü diliyordu. Özellikle de tuvaletini yaparken nöbet tutan adamın Zilan’a bakarak mastürbasyon yapması bunu gösteriyordu. Şimdi Zilan’ın tek düşündüğü ne zaman geri dönecekti bu pis ve zalim yerden.

İki gün daha geçti. Öğleden sonra tıraşlı, uzun boylu, kısa saçlı, yakışıklı sayılabilecek birisi elinde telefonla içeriye girdi. Nöbet tutan adamın telaşlanıp ayağa kalkmasından önemli birisi olduğu anlaşılıyordu. Telefon konuşurken bir yandan da Zilan’a bakması onun hakkında bir şeyle konuştuğunu gösteriyordu. Kişi zaman zaman gülüyor, kimi zaman kızgın ve öfkeli bir şekilde bağırıyordu.

Konuşmalar bittikten sonra nöbet tutan adama dönüp yine Zilan’ın anlayamadığı bir şeyler söyledi. Nöbetçi Zilan’a bakıp gülümsedikten sonra tekrar adama döndü. Adam bir şeyler anlattıktan sonra nöbetçi adama “Anlaşıldı” diyerek çıktı. Zilan o an her şeyin planlı olduğunu ve kendisinin anlamaması için Kürtçe konuşulduğunu anladı.

Nöbetçi adam dışarıya çıkar çıkmaz içerideki adam Zilan’a doğru yürümeye başladı. Yüz ifadesinden pek dostça olmadığı anlaşılıyordu. Zilan korku ve endişeyle geriye doğru kaçmak isterken adam birden üzerine atıldı ve kollarından tutup yere yatırdı. Kendi de üzerine yatarak kasıklarını Zilan’ın kasıklarına bastırdı.

Burun buruna yerde yatarken Zilan artık çığlık atmanın zamanı geldiğini düşünerek “İmdat, yardım edin” diye bağırmaya başladı. Adam gülümsedi. “Burada kimse seni duyamaz güzelim.” diyerek boynundan, dudaklarından ve kulaklarından öpmeye başladı. Bir yandan da kasıklarını ritmik bir şekilde Zilan’ın kasıklarına bastırıyordu.

Adam ani bir hamle ile Zilan’ın üzerindeki yarı parçalanmış bluzu yırtınca dolgun göğüsleri dışarı fırladı. Adam birazda bunları öptükten sonra Zilan’ın üzerindeki bütün elbiseyi yırttı. Zilan çırılçıplak adamın karşısında yatıyordu. Adam da hemen soyunarak Zilan’a defalarca tecavüz etti.

Zilan hiçbir karşılık vermeden sadece göz yaşlarını dökerek buna boyun eğmek zorunda kaldı. Bu güzellik ve çekiciliğin böyle bir yerde böyle bir sona ulaşması olmaması gereken bir şeydi. Zilan’ın gözlerindeki umutsuzluğa kin, öfke, acı ve intikam eklendi. Bekaretini vermiş ve adam Zilan’a defalarca tecavüz etmişti. Belki beş, belki de altı kez. Aslında Zilan’a göre bu süre sonsuza yakın bir süreydi.

Yorum Gönderin

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir