Bölüm -38

“Annecim bugün bir aydan da düştük Artık 29 günüm kaldı. Bitiyor” dediğinde annesi derin bir nefes alarak “ Bir de bana sor” dedi. Her ne kadar hızlı geçse de annesinin yüreğinin kalkık olduğu 4,5 ay geçmişti. Hele sevgilisi neredeyse her aradığında “Aşkım iyi ki evli değiliz yoksa hiç dayanamazdım” diyordu. “Bitti artık. Hayatımda askerlik de yok olacak” dedi.

Telefonu kapatıp koğuşuna doğru yürümeye başladı. Koğuşuna girdikten sonra arkadaşları ile biraz muhabbet edip yattı. Gece rüyasında gördükleri ise bilinçaltının dışa vurumuydu. Rüyasında askerliği bitmiş ve dışarı çıkmıştı. Sevgilisi, ailesi, arkadaşları ve tadına doyamadığı yiyecekler…

Sabah uyandığında ise tıraşını olup kahvaltıya gitti. Kahvaltıdan sonra sabah içtimasına girdi. Her zamanki gibi bölük komutanı gelerek “Bir sıkıntısı veya isteği olan var mı gençler?” dedi. Her zamanki gibi kimseden ses çıkmadı. Hemen dönüp odasına girip televizyon izlemeye başladı. Sıra bölük astsubayındaydı. Astsubay, tutuklu sevki olduğunu ve sevk için İzmir’e gidileceğini söyledikten sonra kişileri seçmeye başladı. Herkes bu göreve katılmak istiyordu fakat bir kişinin Mustafa olacağı kesindi.

“İyi ki bu raporu almışım” diye düşündü Mustafa. Ertesi günün heyecanı şimdiden başlamıştı. Yine, yeni yüzler görecek, yeni kişilerle tanışacak ve yeni yerler tanıyacaktı. İzmir Gaziemir’de bulunan eğitim okuluna asker teslim edeceklerdi. Askerliğinden firar etmiş, yakalanmış ve cezasını çekmiş bir askerdi. Cezasından sonra eski birliğine teslim edilecekti.

“Mustafa kalk” diye gece koğuşçusu uyandırdığında Mustafa afalladı. “Neler oluyor?” dedi. “Tutuklu sevk” dedi koğuşçu. Mustafa hemen üzerini değiştirip hazırlandı. Diğer arkadaşları da hazırdılar. Hemen bir arabaya atlayarak Harem otogarına gittiler. Gelen tutukluyu ve yanındakileri karşılayacaklardı. O gece saat 03:00 gibi yattılar. Sabah 06:00’da kalkıp hazırlandılar. Harem otogarından İzmir’e biletleri alıp yola çıktılar. Mustafa ve arkadaşlarını uğurlayan nöbetçi subay hemen kışlaya dönerek, aracın plakasını, firmayı ve kalkış saatini İzmir’e bildirdi.

Yolda ilerlerken tutuklu ile ve arkadaşları ile muhabbet ettiler. Gayet lüks ve konforlu bir araçtı. Molada tutuklu kaçsaydı ne olurdu? Ne yapardı Mustafa? Kelepçeli olsa da tuvalet için izin alıp kaçabilirdi.

Aslında yaptıklarının zevkten çok önemli bir iş olduğunu ve sorumluluğunun çok fazla olduğunu düşündü. Sonrada kendini teselli ettiğinde rahatladı. “Şimdi kadar bu olay çok kez olmuş, şimdiye kadar bir şey olmamıştı. Şimdi de olmaz” dedi kendi kendine.

Mola da indiklerinde her ne kadar rahat olmaya çalışsa da tedirgindi ve bunu her haliyle yanındaki kendine kelepçeli olan tutukluya belli ediyordu. Hatta bir ara tutuklu “Rahat ol ya. Bir şey olmaz” diye uyarmıştı. Tekrar senaryo yazmaya başladı. “Ya bana zarar verirse” diye düşündü.

İzmir Bornova’daki otogara girdiklerinde Mustafa iyice strese girdi. Fakat kendilerini bekleyen As.İz. kolluklu 4 kişiyi görünce rahatladı. Hemen askeri araca atlayıp Gaziemir’e doğru yola çıktıları. Kışlaya girip teslim ettiler.

O gece orada kaldıklarında yine yeni kişilerle konuştular, kaynaştılar. Tanıştıkları arkadaşlara askerliklerinin nasıl geçtiğini ve askerlik süresince yaptıklarını sordu. Aldığı cevaplarla da kendi askerliğini karşılaştırarak rahat bir askerlik yapıp yapmadığının kararını verdi.

Ertesi gün tekrar yola çıkıp İstanbul’a doğru hareket etmeye başladılar.  Sivil hayatını düşündü. Sivilde olsa daha zevkli mi olurdu bu yolculuk yoksa zevkli olduğunun farkına bile varır mıydı? Zaten askerlik en ufak mutluluğun bile ne kadar değerli olduğunu öğretmiyor muydu?

Biraz kestirdikten sonra kulaklığı takarak öndeki koltuğun arkasında bulunan televizyonu açtı. Birkaç kanal ve film geçtikten sonra son zamanlarda hiç haber izlemediğini düşünerek bir haber kanalı açtı. Sıradan birkaç haber izledi. Birkaç canlı bağlantı ve tartışmadan sonra bir Flaş Haber yayınlandı. Şırnak’ta çıkan bir çatışmada bir piyade er ve bir uzman çavuş şehit olmuştu. Çıkan çatışmadan sonra alan taraması yapıldığında iki teröristin ölü olarak ele geçirildiğini öğrendi.

Morali bozulmuştu. “Askerlik” dedi. “İstanbul’da olmamızla bile ne kadar rahatız. Can güvenliğimiz var” dedi arkadaşlarına. Kimler hangi koşullarda askerlik yapıyordu. Mustafa gibileri ise askercilik oynuyordu. Ama hattı müdafaa değil sathı müdafaa vardı ve satıh tüm vatandı.

Kışlaya döndüklerinde arkadaşları da aynı haberi almış ve üzülmüşlerdi. Hatta habere göre şehit erin cenazesi İstanbul’dan kaldırılacaktı.

Yorum Gönderin

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir