İşte Asılsız Anlamlandırmalarımız

2.BÖLÜM

GÖZLÜĞÜ NİYE TAKARSINIZ?

İnsanlar bu gözlüğü takarak niye yıkıcı sonuçlar almaya razı olurlar? Yani insanlar niye kendilerini rahatsız etme ihtiyacı içinde olsunlar ki? İşte bunun nedeni yine o insanın kendisinde gizlidir. Bu gözlüğü takarak ağır bir depresyon ve yalnızlık yaşayan 22 yaşında olan genç delikanlıya terapist “Bu kadar sıkıntının (depresyonun-mutsuzluğun-kötümserliğin) bir sel gibi hayatından bir çok şeyi götürdüğünü biliyorsunuz. Acaba bu sel suları (depresyon) size iyi bir şeyler getiriyor mu? Depresyonunun size getirdiği ve sizin de memnun olduğunuz bazı şeyler var mı?” diye sorar. Delikanlı şöyle dedi:“ Depresyon sayesinde yakınımda bulunan insanlar sayı olarak az da olsalar, yine de iyi insanlar oluyorlar. Bana tahammül edebilen bir insan zaten bana iyi ve güvenilir olduğunu ispatlamış oluyor.” dedi.

Yani delikanlı meğer etrafında iyi insan var mı yok mu diye anlamak için kendini sel suyuna (depresyon) atıyormuş. Eğer kurtarmaya çalışan olursa iyi bir insan olduğunu ispatlamış oluyormuş. Ne garip bir inanç değil mi? Yukarıdaki örnekte olduğu gibi acaba tüm psikolojik sorunların nedeni ruh dünyamızın derinliklerinde yatan farkına varmadığımız inançlarımız mı? İkinci bir örnekten sonra bu sorunun yanıtı daha da netleşir.

El titremesi, heyecan, sürekli ağlama, depresyon ve sosyal fobi nedeni ile terapiye giden danışana terapist şöyle sorar: “İyi olduğunuz zamanlar da oluyor. Aniden uzun süre çok kötü olduğunuz zamanlar da oluyor. Aradaki fark nedir? İyi olmak ve kötü olmak neyi değiştiriyor?”

Danışan şöyle yanıt verir : “Kötü olduğumda her şeyden geri çekildiğim için riskler azalıyor. Kendi iç dünyama geri çekildiğimde (depresyon-sosyal fobi) belki kendi kendime acı veriyorum ama en azından beni başkaları üzemez oluyor. Çünkü ya çok güçlü ya da acı içinde zayıf bir canlıyı kimse üzemez. Güçlenemiyorsam zayıflamalıyım ki kimse bana saldıramasın ve eleştirerek bana kimse acı hissettiremesin. Güçlü olmam gereken ama olamadığım durumlarda karşımdakine yenilmektense, ben kendi kendimi yıkıyorum. Böyle durumlarda acılarım bana bir kalkan oluyor.”

Yani danışan kendini korumak amacıyla gözyaşlarından bir kale yapmaya çalışıyor. Ama gözyaşından kale olmaz. Çünkü o gözyaşlarının içinde gözyaşının sahibi de boğulabilir. Riski yok etmek için hiç daha büyük bir risk alınır mı?

MUTLULUK VE BAŞARI ARASINDAKİ İLİŞKİ

Öncelikle insan yaptıkları ve başardıkları ile değer kazanamaz. Başarı tatmin sağlayabilir ama mutluluğun olmassa olmazı değildir. Marilyn Monreo, Kurt Cobain gibi bir çok başarılı ve ünlü ismin intihar etmesinin nedeni budur.

Depresyondaki insanların çoğunluğu sevgi görmüyor ve sevilmiyor da diyemeyiz. Mutlu olup olamayacağınızı belirleyen şey başkalarının size verdiği değer veya başarılarınız değil, sizin kendi kendinize verdiğiniz değerdir.

NİYE İNSAN KENDİNİ YIKMAYA ÇALIŞIR?

İnsanoğlu amaçsız bir canlı değildir. İyi de yapsa kötü de yapsa bir amaç için yapar. Peki psikolojik sorunların amacı nedir?

Hemen hemen her psikolojik sorunda değişmeyen sonuç insanın kendi kendine dolaylı olarak zarar vermesi ve başarısızlığa kendini mahkum etmesidir. Ama insan başarısızlığı ve mutsuzluğu niye arzulayabilir?

Güvensiz insan için başarı, başarısızlıktan daha riskli olabilir mi? Başarısızlığın sonuçlarını tahmin etmek insanoğlu için daha kolaydır. Başarı demek mükemmeliyetçiler ve bazı insanlar için daha fazla belirsizlik ve yük demek olabilir. Başarının bu özellikleri bazı insanları başarısızlığa konsantre olmaya iter. Bu konsantrasyon kötümserliği ve olumsuz düşünceyi getirir. Olumsuz düşünce ve kötümserlikte mutsuzluk ve başarısızlığı getirir. Mutsuzluk ve başarısızlığa insan kendini ulaştırdığında ne olur peki? Dış dünya değil siz kendi kedinizi yıkmış olursunuz.

Ayrıca toplum başarılı insanlardan daha fazla şey bekler ve onlara daha fazla sorumluluk verir. Başarıdan kaçışın olası nedenleri yukarıdaki gibidir.

Birde gözlüğü takan insanların çocukluklarında anne-babalarından sık sık duydukları sözler e bir göz atalım.

“Bu iş için çok kötüsün.”

“Zaten sen her zaman aptalca hatalar yaparsın.”

“Asla bunu öğrenemeyeceksin”

“Sakarın tekisin.”

İnanların duyduğu bu sözler kendisi ve çevresi hakkındaki algılamalarını, inançlarını, tutumlarını ve düşüncelerini çarpıtmaya başlar. Yani bizim meşhur gözlüğümüz çoğunlukla ilk çocukluk yıllarında takılmaya başlanır. Ve bu öyle bir gözlüktür ki taktıkça derecesi artar.

Niye insan kendini yıkar? Sorusunun yanıtını bir danışanın sözleri ile açıklamaya çalışayım: “Son bir iki yıldır şüpheciyim. Ama bu benim kendi tercihimdi. Daha önce herkesi kendim gibi sandığım için çok zarar gördüm. Şimdi bir önlem olarak önce şüpheyle yaklaşıyorum.”

Örnekte görüldüğü gibi acıdan abartılı şekilde kaçarken düşünsel hatalar yapmaya başlarız. Düşünsel hatalar bozuk bir gözlük gibi tüm bakışımızı bozar. Sonuçta acıdan abartılı kaçışta acının artmasından başka bir işe yaramaz.

Bazen ağır depresyonda olan insanlarla karşılaşınca acaba bu insanlar düşünce yolu ile kendilerini mi öldürmek istiyorlar diye kendime sormadan edemem. Acaba ölümün cazip bir yanı olabilir mi? Hayatta ölüme en yakın şey beklide anestezi altında olmaktır. Kimsenin hayatını bir ameliyat masasında geçirmeye gönüllü olacağını sanmıyorum. Eğer evrende hiç problem olmayan bir gezegen olsaydı ve öldükten sonra orada yaşama imkanı olsaydı belki o zaman ölüm iyi bir fikir olabilirdi.

NİYE BAĞIMLI KİŞİ OLUNUR?

Tüm psikolojik sorunların insanı az çok çevreye bağımlı kıldığını biliyoruz. Ancak insan niye çevresine bağımlı olmayı isteyebilir? Bağımlı kişilikte olmak bakalım insana ne kazandırıyor ve ne kaybettiriyor. İnsan kendini muhtemelen aşağıda sıraladığım inançlarından dolayı bağımlı zayıf ve aciz bir duruma düşürebilir:

1 Zayıf aciz ve başkalarına bağımlı insan olursam kararları başkaları vermek zorunda oluyor ve böylece sorumluluk ve risk almıyorum.

2 Bağımsız güçlü ve normal bir insan olursam, yanlış kararlar verebilirim ve sonuçlarına katlanmak zorunda kalırım. Ama bağımlı bir insan olursam düşünmek zorunda kalmam. Sadece çevremde olup bitenlere tepki veririm.

3 Özgür olmayan insan çevresine bağımlı ve uyumlu olduğu için çevresi tarafından sevilir. İnsanlar kontrol edebildikleri ve söz geçirebildikleri insanları seviyorlar. Bende sevilmek için kendime tamamen onların yönetimine bırakırım. Bağımsız ve zayıf kişiliğim sayesinde çevrem ömür boyu bakıcım oluyor.

4 Hem bir çok erkek benim gibi bağımlı, sessiz, zayıf bir köle veya robot arıyor. Bu kişiliğimle onlar için çekici hale geliyorum.

SEVİLDİĞİNİ ALGILAYAMAMAK

Mesela ağır bazı psikolojik sorunlarınız var ve bazıları size, sizi sevdiklerini söylüyor. Büyük bir ihtimalle “Bu sözü söyleyen benim ne kadar kötü biri olduğumu bilmiyor da ondan öyle konuşuyor. Bu övgüleri hak etmiyorum.” diye düşünürsünüz.

Psikolojik sorunları olan insanlar normal insanlara göre daha az mı sevgi görüyorlar. Hayır. Ancak onlar sevgiye genellikle yukarıdaki gibi tepki verirler; sevgiyi görmezden gelirler.

MELİYİM MALIYIM

Psikolojik sorunları olan insanların beklide en belirgin özelliklerinden birisi de “meliyim-malıyım” şeklinde düşünerek hayatı bir zorunluluklar yığını haline getirmeleridir. Nevrotik insan muhtemelen geçmişinde bir çok zorlanma ile karşılaştığından dolayı yaşarken de kendisini zorlamaya şartlamıştır. Bu şartlamaya şöyle bir örnek verebilirim. Bir danışan “Bir zorluk veya stres ile karşılaştığımda iki şeyden başka hiçbir şey düşünmüyorum. Bunlar:

1 Kendini zorlayarak sorunların üstesinden gel.

2 Hiç kendini zorlama ve hemen oradan uzaklaş.

Bu insanın hayatının kaçmak veya savaşmak (kendi kendine) tepkisinden ibaret olduğunu ilk seansta gözlemleme imkanı bulmuştum.

Pozitif ve mutlu bir hayat istiyorsak kullandığımız kelimeler kendimizi zorlayıcı olmamalı. Pozitif bir hayat için işe pozitif kelimeler ve cümleler kullanarak başlayabilirsiniz. Örneğin: “Kocamı çocuklarımı mutlu etmeliyim” yerine “Kocamı ve çocuklarımı daha mutlu görmek beni de mutlu ederdi.” Şeklinde konuşabilirsiniz. Veya “Kahretsin bu bir buçuk porsiyon kebabı zıkkımlanmamalıydım. Yine kilo almaya başlayacağım.” yerine “Kebap yemesem daha mutlu olacağım. Çünkü sağlık bir anlık zevkten daha zevklidir” şeklinde konuşabilirsiniz. Veya bu kebabı yemediğimde daha iyi bir şey yapmış olduğum için kendimi ödüllendireceğim.” Şeklinde konuşabilirsiniz. Konuşmalısınız demedim. Konuşabilirsiniz dedim. Unutmayın “meli-malı” dan ne kadar uzaklaşırsanız hayatınız o kadar rahat ve huzurlu geçebilir.

MÜKEMMEL VAR MI?

Şimdi şöyle bir etrafınıza bakınız ve mükemmel ve kusursuz bir şey arayınız. Mümkün değil bulamasınız. İyi incelerseniz etrafınızdaki her şeyin değiştirilebilir ve geliştirilebilir olduğunu fark edersiniz. Eğer amacınızı mükemmel olmak olarak belirlerseniz başarısız olacağınızı şimdiden garanti etmiş olursunuz. Çünkü evrende mükemmel diye bir iş, kişi veya nesne yok. Her şey sadece gelişiyor ve değişiyor.

Farz edelim ki mükemmeli buldunuz veya bulduğunuzu sanıyorsunuz. Sonrasında ne olur. Belirli bir süre sonra mükemmel de sıkıcı olmaya başlar. Mükemmeliyetçi olmanızın gerçek nedeni korkularınızdır. Aslında mükemmeliyetçiler korkuları ile yüzleşemedikleri için mükemmel olmanın kendilerini koruyacağını sanırlar.

Mükemmeliyetçiler mükemmel olduklarında yüzde yüz güvende olduklarını sanırlar. Diyelim ki çok ünlü ve başarılı ve oldunuz. Tatil için Hint okyanusunda cennet bir adaya gidebilecek maddi imkanlarınız vardı ve gittiniz. Ancak tsunami geldi ve canınızı zor kurtardınız. Bu sefer güvende olmanın dışarı çıkmadan evde oturmak olduğuna karar verdiniz. Üzgünüm ama şu anda oturduğunuz yere uzaydan gelen bir meteorun düşme ihtimali de var. O zamanda yüzde yüz güvende değilsiniz.

BU BÖLÜMÜN SONUÇLARI

-Hayat negatif şeylere konsantre olamayacak kadar kısadır.

-İnsanlar ne isterlerse onu düşünürler. Önemli olan sizin ne düşündüğünüzdür. Sadece sizin düşünceleriniz ve sizin inançlarınız sizi kötü duruma düşürebilir.

– Hatalar kadar öğretici bir şey yoktur. Hiçbir hata yapmak istemiyorsanız hiçbir şey yapmayınız.

-Tüm etkili terapilerin ortak özelliklerinden biri de hepsinin bilişsel değişiklik
oluşturmalarıdır.

-Duygulanıma öncülük eden bilişlerimizdir.

Sayfa -1 | Sayfa -2 | Sayfa -3 | Sayfa -4 | Sayfa -5

Yorum Gönderin

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir