Bölüm -25

Bu adam nereden çıktı ki? Beni nasıl buldu? Beni nereye götürüyor? Cevapların yoğunluğu ve sevimsizliği Halil’i boğuyordu. Adam sürükleyerek Halil’i lüks panelvan tarzı bir arabaya bindirdi. Aracın camları siyah filmlenmişti. Dışarıdan içerisi görünmüyordu. Aracın içerisi bir ev gibi döşenmişti. Buzdolabı, koltuklar ve televizyon…

Adam şoföre seslendi. “Sür” dedi. Halil ise bir sürü soru işaretine yenisini ekleyerek “Nereye gidiyorum ben?” diye düşündü. Adam Halil’i koltukların yan tarafında bulunan kelepçeyle kelepçeledi. Kaçması imkansızdı. Sanki her şeyi düşünülmüş kusursuz bir plandı.

Araç önce otobana çıktı. Gayet hızlı bir şekilde güvenlik şeridinden ilerliyordu. Daha sonra yaklaşık bir saatlik bir süre otobandan ayrıldı. Tali bir yola saptığında yol kenarında sadece barakalar ve ıssızlık vardı. Yaklaşık 20 dakika bu yoldan devam ettiler. İleride bir koruluk görülmeye başlamıştı.

“Bu aracı bu yollarda nasıl kullanıyorlar?” diye düşündü. İlerideki koruluğa gittikçe yaklaşıyorlardı. Yol iyice bozulmuştu. Sanki tabir tarlanın içerisinden gidiyorlardı. Her taraf toz olmuştu. “Beni öldürecekler” diye düşündü. Sayıklamaya başladı. “ Issız bir yere cesedimi atıp gidecekler” Derken koruluğun kenarında içeriye doğru sapan asfaltlanmış yola döndüler.

Özel olarak döktürülmüş bir asfalt olduğu belliydi. Üzerinde ne bir trafik işareti ne de bir çizgi vardı. Asfalt yol koruluğun içine doğru ilerledikçe Halil ölüme giderek daha çok yaklaştığını biliyordu.

Koruluğun ortasına doğru geldiklerinde bir çiftlik evi tarzında bir evin çatısı görünmeye başladı. İlerledikçe en üst katı da ortaya çıktı. Bir alt katını göremiyordu. Etrafı sur gibi yüksek duvarlarla çevriliydi. Araç yavaşlayarak giriş kapısına 15-20 metre kala durdu. Şoför elini uzatarak yerden çıkan panele bir şife girdi ve devasa kapıya doğru ilerledi.

Kapının önünde elinde makineli tüfekle bekleyen iki koruma vardı. Korumalara yaklaşırken hızı sabitti. Korumanın birisi aracı kontrol ederken diğeri içeriye anons ediyordu. Anons onaylandıktan sonra aracı kontrol eden koruma onayı verdi ve elinde telsiz bulunan adam bir şifre gidererek devasa kapıyı açtı.

Araç yavaş yavaş saatte en fazla 30 km/s hızla içeriye yöneldi. İçeride 10 15 dakika ilerledikten sonra bir bina ve önünde havuzu bulunan araç park yeri göründü. Her 50 metrede bir korumanın yer alması binanın iyi korunduğu konusunda bilgiyi veriyordu.

Halil’in yanındaki adam kelepçeyi açtı ve Halil’in kolunu sıkarak arkasına aldı ve araçtan indirdi. Hızlı adımlarla yürüyerek binanın içine doğru yöneldiler. Halil daha önce izlediği Amerikan filmlerini hatırladı. Hala korkuyordu.

Binanın arkasındaki bir golf sahasının yanında bulunan golf arabasının yanında dikilen üç adam vardı. İkisinin sürekli etrafa bakması ve bellerindeki kabarıklık onların koruma olduğunu gösteriyordu. Halil’i kolu sıkılmaktan morarmaya başlamıştı artık. Adamların yanına yaklaştılar.

Korumaların yanındaki adam Halil’i süzdükten sonra Halil’in yanındaki adama dönerek “Anlat” dedi. Adam sabahtan itibaren yaptıklarını, Topkapı Sarayı’nda yaptıklarını, Halil’in hırsızlığını ve planını anlattı. Halil’in bile fark etmediği ayrıntılara bu adam dikkat etmişti. Hatalarını ve hoşuna giden taraflarını söyledi. Adam Halil’e dönerek “Hayatını anlat” dedi. Halil Adıyaman’dan geleli çok olmadığını orada yıllarca dilendiğini sonra kaçtığını anlattı. Adam Halil’in yanındaki korumaya dönerek “Patrona götürün” dedi.

Binanın içine girerek üst kata çıktıklarında iki korumanın arasında diz çökmüş ve suratı kanlar içinde olan bir adam ağlıyordu. Önünde bulunan adam kafasını kaldırarak Halil ve yanındakilere baktı. Sinirli bir şekilde “Ne var” diye bağırdı. Koruma yine aynı şekilde bugün olanları anlattı. Adam bir elindeki silahı okşarken düşünmeye başladı.

Kafasını kaldırdı tekrar Halil’e baktı. “Çok geç” dedi. Tekrar düşünmeye başladı. Silahını kaldırdı ve Halil’e doğrulttu. Halil kendini ölüme hazırlamış gibi hiç kıpırdamadı. Silahı diz çökmüş adama doğrultup alnına dayadı ve tetiği çekti.

Her tarafı kan olan adamın cansız bedeni yere yığılınca Halil kamyon şoförünü ve tecavüzü hatırladı. Şoförün cansız bedeni gözünün önündeydi. Adam silahı tekrar okşarken Halil şoktaydı. Silahın sesi hala kulaklarında yankılanıyordu. Adam Halil’e döndü “Ölmek mi kolaydır yoksa öldürmek mi? diye sordu

Yorum Gönderin

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir