İstanbul İsyanı

Gezi Parkı olayları yatışırken,Türkiye üzerine oynanan oyunlar gün yüzüne çıkmaya devam ediyor.Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘3 ay önceden bilgimiz vardı’ dediği Gezi Parkı eylemlerinin, olaylar başlamadan aylar önce ABD’deki bir düşünce kuruluşunda tartışıldığı ortaya çıktı. Yahudi lobisi AIPAC‘in desteğiyle faaliyetlerini sürdüren Amerikan Girişimcilik Enstitüsü’nde (American Enterprise Institute, AEI) geçtiğimiz şubat ayında yapılan toplantıda ‘apolitik Türk gençliğini sokağa indirerek canlı tutmak’ için ‘İstanbul İsyanı‘ senaryosu masaya yatırıldı. AK Parti Hükümeti’nin faaliyetleri ve Türkiye’nin son 10 yılının ele alındığı toplantının katılımcıları ise ‘Ortadoğu’ denildiğinde dünya çapında tanıdık isimler olan NeoCon’lar: Donald Rumsfeld, Paul Wolfowitz, Bernard Lewis, Elliot Abrams, Richard Perle, John Bolton, William Kristol ve Douglas Feith.

isyana teşvik

         TAKSİM’İ TAHRİR YAPALIM

2007 yılında dönemin Anayasa Mahkemesi Başkanı Tülay Tuğcu’nun öldürülüp Taksim’de büyük bir bombanın patlatılması gibi senaryoların tartışıldığı Hudson Enstitüsü’ne de (Hudson Institute) danışmanlık yapan Amerikan yeni-muhafazakar lobisinin simge isimleri, şubat ayındaki oturumda Ortadoğu bölgesi politikalarını Türkiye ile Mısır ekseninde ele aldı. Amerikan Girişimcilik Entstitüsü’nün ev sahipliğindeki toplantıya Türkiye’den de 6 isim katılırken, oturumda adeta bugünlerde İstanbul’da meydana gelen olayların simülasyonu yapıldı. Masanın etrafındaki isimlerden biri, Taksim Meydanı’nı Tahrir’e çevirerek dünya kamuoyuna ‘Türk Baharı’ izleniminin verilebileceğini şu ifadelerle anlattı: ‘Dünyadaki her meydanın bir kimliği var. Taksim, 1 Mayıs olayları ile anılıyor. Halkın büyük gösteriler yapması Taksim’e bir kimlik kazandırır. O zaman Taksim de tıpkı bir Tahrir gibi kimlik kazanır…’

          SOKAKLAR CANLI TUTULSUN

Amerika’daki İsrail lobisinin ev sahipliğinde yapılan toplantıda ‘İstanbul İsyanı‘nın nasıl çıkarılabileceği tartışılırken, karanlık masadan yükselen sesler şu cümleler etrafında şekillendi: ‘Türk gençliği apolitik bir gençliktir. Hayatta hiçbir protestoya katılmamış olan gençler meydanlara inerse zaman içinde mecburen politikleşir. Sokaklar canlı tutulmalı. Arap ülkelerinde özgürlükler, demokrasi beklentisi ve sivil anayasa gibi konular toplumu sokağa dökerken Türkiye’de tam tersi siyasi gruplar, ulusal sol hareketler ilerici hedefler ortaya koyamayacakları için meydanı bir halk hareketine dönüştürmek çok zor olacaktır. Örgütler arasında birliği sağlamak şart. Bu olmazsa, ‘Arap Baharı’nın tersine, Türkiye’deki halk hareketi kendi içerisinde bir çatışmaya dönüşebilir. Özgürlük için meydana çıkan gençlerin örgütlü olmaması, meydanın başkalarına terk edilmesi sonucunu doğurur. Diğer yandan Türkiye’deki bir halk hareketinin hükümeti yıkabileceği düşünülmüyor. Arap ülkelerinin aksine, devlet AKP’nin elinde olsa bile sandık var, halk son sözü sandıkta söyleyebiliyor.’

              Destek İsrail lobisinden

Washington’daki en güçlü lobi olarak gösterilen Amerika-İsrail Halkla İlişkiler Komitesi (AIPAC) İsrail’e yapılan ABD yardımlarında en büyük dilimi alan kurum. Türkiye İsrail ilişkilerinin sekteye uğramasıyla birlikte, AIPAC’in finanse ettiği Amerikan Girişimcilik Enstitüsü (American Enterprise Institute, AEI), Hudson Enstitüsü (Hudson Institute), Ortadoğu politikası için Washington Enstitüsü (Washington Institute for Near East Policy, WINEP) gibi yeni-muhafazakar Neo-Con politikaların geliştirildiği düşünce kuruluşları da yaptığı analizlerle Türkiye karşıtlığı oluşturmaya çalışıyor. İsrail lobisinin ‘entellektüel’ kuruluşları, özellikle Mavi Marmara baskınının ardından sözkonusu kırkırtıcı senaryolara hız verdi. Bu kuruluşlar, Amerikan derin devletinin temel unsurlarının içinde yer alan NSA, CIA, DIA, Pentagon ve FBI gibi kurumları, başta Suriye konusu olmak üzere, İsrail lehine yönlendirmeye çalışıyor. Muhtemel bir ‘İstanbul İsyanı’nın ele alındığı toplantıya katılan NeoCon’ların her biri, İsrail güdümündeki düşünce kuruluşlarına danışmanlık yaparak, katıldıkları her oturum için 40 ila 80 bin dolar arasında ücret alıyor. Geçtiğimiz günlerde yaşanan olayda, CNN televizyonunun canlı yayınında Başbakan Erdoğan’ın danışmanı İbrahim Kalın’a sansür uygulayan ‘savaş muhabiri’ Christiane Amanpour’un, AIPAC’te söz sahibi isimlerden Yahudi asıllı ABD Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Eric J. Rubin’in eşi olması da dikkat çekiyor.

                 Gazete ilanına ilaç gibi yardım

Gezi Parkı eylemlerine destek olmak için Amerikan New York Times gazetesine verilen ilanın parasını büyük ölçüde Yahudi sermayeli Rafagen adlı ilaç firması karşıladı. Oltaç Ünsal, Murat Aktihanoglu ve Duygu Atacan tarafından ‘indiegogo.com’ isimli internet sitesi üzerinden başlatılan bağış kampanyasına 24 saat içinde 55 bin dolar bağış yapılırken, bugüne kadar 2 bin 653 kişinin yardım yaptığı organizasyonda toplamda 108 bin 371 dolarlık para birikti. Bu paranın 40 bin doları Rafagen firmasından geldi. New York Times’a Gezi Parkı ilanı için 55 bin dolar verilirken, geriye kalan 53 bin 371 doları üç kafadarın ne yaptığı, nereye harcadığı merak konusunu oldu.

                     100. yıl öncesi lobi ittifakı

Los Angeles ve San Francisco gibi, Ermeni nüfusun yoğun olduğu California eyaletinde lobi çalışmalarına dönük hareketlilik dikkat çekiyor. Zira Ermeni lobisi, büyük bir trajedinin başlangıç vuruşu olan tehcir kararının 100. yıldönümü yaklaşırken hummalı bir çalışma içinde. 1915’teki sürgün kararının 100. yıldönümü için son iki yıla giriliyor. Ermeni lobisi Yahudi lobileri ile son bir yıl içinde 51 toplantı gerçekleştirdi. Ermeni lobisi 2015 yılı için şimdiden fonlar üzerinden para toplamaya başladı.

                 Amerikan medyası gündemini unuttu

Taksim’e adeta kamp kurup Gezi Parkı eylemini ara vermeksizin saatlerce ekranlarına taşıyan CNN’in bu çabasının altından başka gerçekler çıktı. Sürekli tekrarlanan görüntüleri sanki Türkiye’de savaş çıkmış ya da kimyasal silah kullanılmış gibi izleyicilerine aktaran CNN, Gezi Parkı ile aynı döneme denk gelen bazı skandalları örtmeyi tercih etti. Reyhanlı’da 52 kişinin hayatını kaybettiği saldırıyı yalnızca altyazı geçerek duyuran CNN, Taksim Meydanı’nı ise saatlerce canlı yayında verip, Amerikan Dış İşleri Bakanlığı’nda görevli bir diplomatın fahişelerle para karşılığı birlikte olduğu ve bunun bakanlık tarafından örtülmeye çalışıldığı haberlerini izleyicilerden gizlemeye çalıştı. Gezi olaylarından bir gün önce ortaya çıkan skandalın üzerini Taksim’le kapatan CNN, Ulusal Güvenlik Dairesi NSA’nın bütün ABD’lileri izlediğini ortaya çıkaran Yahudi asıllı gence de haberlerinde hiç yer vermemesi dikkat çekti.

Kaynak:Yeni Şafak

Yorum Gönderin

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir