Niçin Hapşırırız?

Hapşırma, ani, irade dışı, sesli bir şekilde ağızdan ve burundan nefes vermektir. Hapşırma burun kanallarındaki sinirlerin uyarılması sonucu oluşan psikolojik bir reaksiyondur. Aslında burnumuz nefes almamızda çok önemli bir görev yapar. Hava onun dar kanallarından türbülans oluşturarak geçerken hem ısısı ayarlanır, hem de içindeki toz burada filtre edilir.

Buradaki sinirlerin uyarılmasının nedenleri değişiktir
-En çok alerjik etkilenmedir ama
-toz,
-duman,
-parfümler
-hatta aniden ışığa bakma
gibi başka birçok nedenleri daha vardır.

Hapşırma ile yayılan mikropların, elle yayılanlardan çok daha az
Hapşırmadan önce sanki bir yerimiz ısırılmış gibi sinir uçlarının ikaz göndermesi sonucu, burnumuzdan önce bir salgı gelir. Biz bunun pek farkına varamayız. Bu salgının ardından beyine giden ikaz neticesinde baş ve boynumuzdaki kaslar uyarılarak ani nefes boşanması olayı yaşanır. Ses tellerinin olduğu bölüm önce kapanır ve buradaki havanın basıncı iyice yükselir. Sonra aniden açılarak hava yüksek bir sesle dışarı verilir. Tabii beraberinde burnumuzdaki toz gibi yabancı maddeler ve soğuk algınlığı yaratan mikroplar da. Ancak tıp bilimi hapşırma ile yayılan mikropların, elle yayılanlardan çok daha az olduğunu saptamış bulunmaktadır.

Uyku sırasında normal şartlarda hapşırma olmaz
Uyku sırasında özellikle rüya safhasında sinir sisteminin bazı elemanları kapalı olduğundan normal şartlarda hapşırma olmaz. Uyarı çok kuvvetli ise olabilir ama anında uyanılır. Ancak bu beyin tarafından tehlike olarak algılanmaz. Uyurken ayağını gıdıkladığımız kişinin ayağını çekip, arkasını dönüp, uyumağa devam etmesi gibi.

Hapşırırken gözlerinizi açık tutamazsınız
Hapşırma refleksinin detayları tam bilinmese de kesin olarak bilinen bir şey var. Hapşırırken gözlerinizi açık tutamazsınız. Bunu bilim insanları vücudumuzda bir acı veya ağrı duyduğumuzda gözlerimizi kapatmamıza bağlıyor. Kibarlık olsun diye hapşırığı tutmaya çalışmak ise kesinlikle tavsiye edilmiyor.

Hapşırma sayısı herkeste aynı mı?
Güneş ışığı ile karşılaşınca hapşırmanın genetik olduğu ileri sürülüyor. Dünya nüfusunun en az yüzde 18’i bu hassasiyete sahip. Hapşırma sayısının da genlerle nakledildiğini ileri süren bilim insanları var. Bazı ailelerde üç kere hapşırılırken, bazılarında sekizincide duruyormuş.

‘çok yaşa’ deme adetinin kökeni
İnsanlara hapşırdıktan sonra ‘çok yaşa’ deme adetinin kökeni Hıristiyanların ‘God bless you’ yani Tanrı seni takdis etsin’ veya ‘Tanrının hayır duası üzerinde olsun’ cümlesine dayanmaktadır. Altıncı yüzyılda hapşıranlara vücutlarındaki şeytanı attıkları için tebrik anlamında söylenen bu söz büyük veba salgını başlayınca Papa tarafından söylenmesi zorunlu kılındı ve kanunlaştırıldı.

“Çok yaşa” Hıristiyanlıktan gelen bir adet değildir.
Eski Roma ve Yunan kültürlerinde de hapşıranlara, sağlıklı yaşa, uzun yaşa vs. gibi deyimler kullanılıyor. Bunun nedeni, ruhun bedeni burundan terk ettiğine inanmaları.
Başka bir nedeni de hapşırığın, şeytanın veya hastalığın vücuttan atılması olarak görülmesi.
Eski Ahitte’de henüz ölmüş bir çocuğa İlyas peygamberin suni solunum yaptığı ve çocuğun üst üste 7 hapşırıkla yaşama dönüşü anlatılır… Hıristiyanlıkta 6.yy papa Gregoriu, hapşıranlara “Tanrı seni korusun” deyimini kullanmış ve yaygınlaşarak kabul edilmiştir. Bunu kullanmasının dinsel nedenlerinden çok başka nedeni vardı. Veba hastalığı ilerledikçe hapşırık sayısı da artıyordu…

Yorum Gönderin

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir