“İyi ki” mi yoksa “Keşke” mi?

Çocukken hepimizin kurduğu hayaller vardır ya da kariyer basamaklarında ulaşmak istediğimiz noktalar. Bunların kimi gerçekleşir, kimi suya düşer. Ama hafızalardan asla silinmez, bazen ’keşke’lere dönüşür bazen de ’iyi ki’ lere… Bugün gençliğiniz kapınızı çalsa size ’keşke’ mi der, yoksa ’iyi ki’ mi? Emre, öğrencilik yıllarında çok çalışmış, hayallerindeki lüks arabanın sahibi olmuş. Zeynep, büyük bir şirkette stajyerlikten yönetim katına yükselmiş, bravo ona. Esra, hayalindeki bembeyaz gelinlikler içinde prensesler kadar güzel. Gül ise sevimli bir pastanenin sahibi, müşterilerine sunacak eşsiz lezzetler peşinde… Bu hikâyeler bir reklam filminden. Gençliğin en heyecanlı döneminde belki de çocuk yaşlarda herkesin hayalini kurduğu ve kendini görmek istediği bir yer vardır kariyerinde. Ulaşılır, ulaşılmaz ama hayatın ne getireceği de belli olmaz. Zira hayat ya başarı örnekleriyle doludur ya da ’keşke’lerle. Gençliğinde simit, limon, çekirdek satıp önemli mevkilere gelenler de vardır, tüm uğraşları boşa çıkanlar da.

Biz de merak ettik, bazı isimleri gençlik dönemlerine götürdük, maziye bakınca ne gördüklerini sorduk. Mimarlık mezunu Salih Memecan’ın karikatüristliği seçmesinden dolayı hiç pişmanlık duymadığını, Emel Sayın’ın beş yaşındaki hayaline kavuştuğunu, fotoğrafçı Ara Güler’in gençliğinin kendisine bir ’aferin’ çekeceğini öğrendik. Ya ilkokul mezunu, Saat&Saat Yönetim Kurulu Başkanı Ramazan Kaya? Büyük işler başarmasına rağmen daha iyilerinin de yapılabileceğini düşünüyor. Fırıncı Mehmet Beşir Öztürkcan ise, ’Keşke okuyabilseydim!’ diyor. Ah ediyor o yıllara, ne olurdu okuyup matematik öğretmeni olsaydı… Sahi, sizlere soralım bir de, “Gençliğiniz bugün yanınıza gelse ne derdi acaba?”

İyi ki cesaretli davranıp karikatürist olmuşsun.
Salih Memecan (Karikatürist, 59): Gençliğimde Semih Balcıoğlu, ünlü bir karikatüristti. Ankara’da bir sergi açtı, oraya gittim. O yıllarda mimarlık öğrencisiyim, hem de yerel bir gazeteye karikatür çiziyorum. Karikatür çizdiğimi, ancak bu meslekten para kazanamayacağımı düşündüğüm için mimarlık okuduğumu söyledim. Bana bu mesleği seçmemde büyük payı olan şu cümleyi söyledi: “Ben kazanıyorum, sen niye kazanamayasın ki?” Eğitimimi bitirdim, hatta garanti olsun diye doktoramı da yaptım. Sonra çizmeye devam ettim. Şu an doğru yolda ilerlediğimi düşünüyorum. Bu yüzden gençliğim bana, “İyi ki cesaretli davranıp karikatürist olmuşsun.” derdi.

Ağır bedeller ödedin ama istediğini elde ettin.
Emel Sayın (Sanatçı, 66): Beş yaşındayken şarkı söyleyeyim, herkes beni dinlesin isterdim. Çocukça hayallerimde ünlü olmak vardı. Gençliğimin bana söyleyeceği şeyler, “Çok zor günlerin oldu, ağır bedeller ödedin ama sonuna kadar mücadele ettin, ilkelerinden ödün vermedin.” gibi cümleler olurdu. O yüzden vicdanım rahat, yüreğim huzurlu. Çok yorgunum ama mutluyum. Bugünkü en büyük ödülüm, saygı ve sevgi görmek. Benim için en büyük mutluluk bu.

Aferin sana Ara, teşekkür ederim beni buraya ulaştırdın.
Ara Güler (Fotoğrafçı, 83): İnsanlığın faydası için çok emek verdim. İşe yarar mı yaramaz mı bunu bilemem. Daima çevreme baktım, değer verdiklerimi tespit ettim, arşivledim ve kitaplar haline getirdim. Bütün bunların birikmişliğiyle zannediyorum bir hizmet yapmış bulunuyorum. Eski İstanbul’u öğrenmek için kitaplarıma bakılmazsa İstanbul eksik öğrenilmiş olur. Bu, fazla bir başarı değil, ancak hiç değilse bir eksiği kapatmıştır. Bunlar için çok memnunum. Gençliğim bugün yanıma gelse bana, “Aferin Ara, sana çok teşekkür ederim, beni buralara ulaştırdın.” derdi.

Gençliğimle hesaplaşmam, o benimle hesaplaşsın.
Behzat Uygur (Tiyatrocu, 48): Bizim oyuncaklarımız tiyatrodaki aksesuarlardı, turnedeki yatak yaylarıydı, açık hava tiyatrolarıydı… Doğduğumda da böyleydi, 10’lu yaşlardayken de, 20’li yaşlardayken de… Bu yüzden hiçbir şekilde hesaplaşacak bir durum yok. İyi ki böyle oldu. Bu yaşam biçimi bana ülkemi, insanımı tanıma şansı verdi. Bu bakımdan gençliğimle hesaplaşmam gereken bir durum yok, o benimle hesaplaşsın.

Daha iyilerini de yapabilirdin.
Ramazan Kaya (Saat&Saat Yönetim Kurulu Başkanı, 42): Bu yaşa geldim, hayat bana her şeyin makam ve mevki olmadığını gösterdi. Bir başarı elde ediliyorsa eğer, bu başarı ancak insanlığa hizmet etmekle değerli kılınıyor. Arzu ettiğim yerdeyim. Gençliğim beni tebrik ederdi ama daha iyilerini yapmam gerektiğini de fısıldardı kulağıma.

Eşini ve işini seçmede doğru karar verdin.
Adnan Tanrıverdi (Emekli Tuğgeneral, 67): İnsanın hayatta en önemli iki dönüm noktası vardır: Eşini ve işini seçmesi. Bu iki konuda da gençliğim beni tebrik ederdi. İlk askeri kampa girdiğim o gençlik yıllarımda kendi kendime mesleğimi bulduğumu söyledim. Daha sonraları kurmay ve general olma isteğim vardı bu gerçekleşti. Arzu ettiklerime erken yaşta ulaştığımı söyleyebilirim. Gençliğim bana gelmişken bir de, dünya hayatına paralel olarak ahiret hesabına da dikkat etmem konusunda uyarıda bulunurdu herhalde.

İyi ki mantı dükkânı açtınız.
Kıymet-Ertuğrul Atahan (Esnaf, 53-57): 36 yıllık evliyiz, iki çocuğumuz var. Varlığı da gördük, yokluğu da. Bir mantı dükkânı açtık bundan iki yıl önce. İşlerimiz iyi şükür. Böyle olması için epey uğraştık tabii, yorduk kendimizi. Çok büyük hayallerimiz olmadı, istediklerimize de ulaştık. Gençliğimize dönsek ya da bugün gençliğimizle yüzleşsek çok yıprandığımız için sitem ederdik kendimize.

Keşke matematik öğretmeni olsaydın.
Mehmet Beşir Öztürkcan (Fırıncı, 40): 20 yıldır bu işi yapıyorum. Çocuk yaşlarda çalışmaya başladım, okumaya ne fırsatım oldu ne de buna imkân vardı. 40 yaşındayım, matematik öğretmeni olmak hâlâ hayallerimi süsler. Mesleğimin hem iyi hem de kötü yanları var. İyi, çünkü ekmeksiz bir hayat olmaz. Kötü, çünkü ne tatilimiz var ne bayramımız. Siz hiç bayramda kapalı olan fırın gördünüz mü?

Kendini neden bu kadar yıprattın?
Hikmet Altunel (Köy muhtarı, 64): 10 sene muhtarlık yaptım. Bedensel ve zihinsel olarak çok yoruldum. Bir kadının yapması gerekenlerin dışındaki ağır işlerde çalıştım. En güzel yaşlarım bir gün gelse karşıma, “Neden bu kadar yordun ki kendini, değer mi dünya için?” diye sorardı. İnsanlığa hizmette bulunmak güzel bir duygu, ancak yorgunum.

Yazan: Fatma TURAN

Yorum Gönderin

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir