Kızmızı Işık

Bugün kırmızı ışıkta beklerken bir proje aklıma geldi. Fen ve Teknoloji öğretmenleri ile paylaşmak istedim.  Projeler ihtiyaçlardan doğarmış derler ya benim ihtiyacımdan dolayı hemen aklıma geldi.

Proje aslında basit. Normalde biliyorsunuz ki dört yollarda sırası ile araçlara yol verilir. Mesela önce birinci yola sonra ikinci yola sonra üçüncü yola ve sonra dördüncü yola. Ben bugün kırmızı ışıkta beklemeye başladığımda daha birinci yoldaki araçlar yeni hareket etmeye başlamıştı ve ben üçüncü yoldaydım. İkinci yolda ise herhangi bir araç yoktu. Fakat orada araç varmışçasına o yola da yeşil ışık yandı ve araçların geçmesi için zaman tanındı. Sonra olmayan arabalara kırmızı ışık yandı ve biz geçtik.

Benim projemde ise kırmızı ışıklara konabilecek birer sensör ile araçların olup olmadığı yeşil ışığı bekleyen araç var mı kontrol edilebilir. Eğer bekleyen araç varsa normal seyrinde devam eder fakat yoksa o yola hiç yeşil yanmadan direk diğer yoldaki araçlara yol hakkını verebilir.

Bu bize ne kazandırır? Tabi ki zaman ve tasarruf. Biliyoruz ki yolda boşuna harcanan yakıt oldukça fazla ve kişilerin zamanının belli bir bölümü yolda geçiyor. Bu süreyi kısaltabiliriz. Umarım beğenirsiniz.

Kim Olmadığınızı Biliyor musunuz?

Evet doğru okudunuz. Başlık yanlış yazılmadı. Şimdiye kadar sorulan bir soru olan “Ben kimim?” sorusunu artık değiştiriyoruz. İnsanlık tarihinde en merak edilen soru buydu ve arık cevaplandı diyebiliriz. Herkes artık kim olduğunu biliyor ve kim olduğu konusunda bir fikre sahip.

Peki kim olmadığınızı biliyor musunuz? Benim dışımdaki herkes değilim diyebilirsiniz bu soruya fakat cevap bu değil. Mesela eğer öğrenciyseniz matematikte en iyisi olmadığınızı biliyor musunuz? Eğer öğretmenseniz branşınızda en iyi olmadığınızı biliyor musunuz? Eğer aileyseniz çocuğunuza karşı en iyi ebeveyn olmadığınızı biliyor musunuz?

İşte bunları bilmeniz kendinizi keşfetmeniz ve kim olmadığınızı öğrenmeniz için daha çok araştırmalar yapmalı iç yolculuğumuzu tamamlamaya çalışmalıyız.

Şimdi yapmanız gereken bir kağıt ve bir kalem alın ve kim olmadığınızı yazmaya başlayın. Bakalım siz kim değilmişsiniz?

İstiklal Marşının Kabulü

İstikal Marşının Kabulü nedeniyle okullarımızda düzenlenecek olan programda kullanabileceğimiz materyaller ile ilgili bir sayfa hazırladık.

istiklal marsının kabulu 12 mart kutlama programı

BEŞİR AYVAZOĞLU-ÇANAKKALE DESTANI ve İSTİKLAL MARŞI

İstiklâl âbidesi ve hikayesi

MİLLÎ MARŞ İÇİN VERİLEN İLAN

İstiklâl Marşı hakkında itirazlar

İSTİKLÂL MARŞI KAYNAKÇASI

Bir ölüm hikayesi

Mehmed Âkif ERSOY’UN BİYOGRAFİSİ

AÇIKLAMASI

İSTİKLAL MARŞI’NIN BİRAY AKÇAM TAHLİLİ

 

23 Nisan 1920 günü Meclis açılmış. İstiklal harbi başlamış. Ordularımız, Anadolu’yu işgal edenlerle savaşıyor. Yunan ordusu Ankara yakınlarına kadar ilerlemiş. Meclis bu ortamda, yeni kurulan Türk Devleti için bir İstiklal Marşı hazırlatmak istiyor. 1920 yılı sonlarında bu amaçla bir şiir yarışması açılıyor.

Katılımcılara 6 ay süre veriliyor.

İstiklal Marşı yarışmasına bu süre içerisinde tam 724 şiir gönderiliyor. O zamanki adıyla Maarif Vekaleti, yani Milli Eğitim Bakanlığı, bu şiirleri değerlendirmek için bir komisyon kuruyor. O dönemin Türkiye’sinde iletişim olanaklarının neredeyse sıfır olduğu bir ülkede yarışmaya katılan 724 şiir tek tek okunuyor, içlerinden 6 şiir elemeyi geçip Meclis Matbaası tarafından bastırılıyor ve milletvekillerine dağıtılıyor.

Ayrıca kazanan şiir için 500 lira ödül var. O zaman için çok büyük bir para.

O sırada Maarif Vekili olan Hamdullah Suphi (Tanrıöver), Ankara’ da yaşayan ve aynı zamanda milletvekili olan ünlü şairimiz Mehmet Akif (Ersoy)’ dan da bir şiir istiyor.

Bunun üzerine Mehmet Akif Bey “Ben mebusum (milletvekiliyim), müsabakaya katılmam. Ayrıca bir şiir yazıp size veririm” diyor.

Evinde yazmaya başlıyor ve “Kahraman ordumuza” ithaf ettiği şiir bittiğinde, Maarif Vekaleti’ ne teslim ediyor.

Böylece yarışmaya 7. şiir de katılmış oluyor.

Müsabaka sonuçlanıyor. Mehmet Akif Bey’ in şiiri Meclis kürsüsünden Maarif Vekili Hamdullah Suphi Bey tarafından büyük bir coşkuyla okunuyor.

Büyük tezahürat ve alkışlar arasında ve oybirliği ile İstiklal Marşı olarak kabul ediliyor.

Tarih 12 Mart 1921.

İstiklal Marşı şiiri kabul edildikten hemen sonra, kürsüden bir kez daha okunuyor ve bütün milletvekilleri bu kez ayakta dinliyor. Meclis yetkilileri birkaç gün sonra Mehmet Akif Bey’ e 500 liralık para ödülünü vermeye geliyorlar. Almayı reddediyor.

“Ben müsabakaya girmedim. Bu para benim hakkım değildir ve bana ait değildir” diyor.

Meclis yetkilileri ısrar ediyor. “Bu parayı kasamızda tutamayız. Siz alın, isterseniz bir yere bağışlayın” diyorlar.

Mehmet Akif Bey bunun üzerine parayı alıyor ve hastanede yatmakta olan gazilerimize bağışlıyor.

Atatürk ve Matematik

Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk tarafından hazırlanan geometri kitabını herkes biliyordur sanırım. 8. Sınıf Matematik dersi 4. ünitede geçen Atatürk’ün matematik alanında yaptığı çalışmalar ile ilgili olarak bir öğrenci grubunun hazırlamış olduğu sunumu sizlerle paylaşmak istiyorum. Geçen sene hazırlanan bu sunumdan dolayı kendilerine tekrar teşekkürlerimi sunuyor ve tebrik ediyorum.

Atatürk ve Matematik sunusu indir

Atatürk ve Matematik Sunumu

Atatürk’ün Geometri Kitabı

Bir Gün Neden 24 Saat

Sırf öğrenciler hesaplama yaparken zorlansın diye 24 saat yapmışlar dediğinizi duyar gibiyim. Fakat değil. Eskiden Mısırlılar güneş saatinin icatı ile bir günün belirli zaman aralıklarında olduğunu fark etmişler. Güneş doğudan doğup batıdan batarken güneş saatinde de soldan sağa doğru gölge yer değiştiriyormuş.

Mısırlılar bunu belirli aralıklara bölebileceklerine  düşünmüşler. O zamanlar en çok kullanılan 12 sayısını da kullanarak öğleye kadar olan kısmı 12’ye ve diğer kısmıda 12’ye bölmüşler. Böylece bir gün 24 saat olmuş.

Tabi bu durum normal pendulumlu saatler bulunduğunda da değişmemiş ve 24 saat olarak devam etmiş. Tabi Mısır’da güneşin yer değiştirmesine göre soldan sağa hareket eden gölge ile akrep ile yelkovan da soldan sağa hareket etmeye başlamış.

Eğer bunu bulanlar Mısır değil de Avusturalya gibi bir ülkenin toplumu olsaydı o zamanda yer konumuna göre saatler soldan sağa doğru hareket edecekti.

Bir önceki konuyu ve bunu okuduktan sonra insan acaba tesadüfen mi yaşıyoruz sorusunu sormadan edemiyor.

Dünya Pi Günü Kutlamaları

Mart ayının 14’ü Dünya Pi Günü olarak kutlanıyor. Yani tarihler 3/14 olduğunda her yıl bu şekilde Dünya Pi Günü kutlamaları yapılıyor. Tabi bu kutlama ülkemizde 2000 yılından itibaren yapılıyor. ODTU Ülkem Koleji ile birlikte kutlanmaya başlanan gün bu yılda yine coşkuyla kutlanacak.

Okullarmızda yine bu şekilde etkinlikler düzenleyebilirsiniz. Özellikle Dünya Pi Günü kutlamalarında yapılabilecek etkinlikleri ise şu şekilde sıralayabiliriz.

– Buffon’un İğne Problemi

– Pi sayısını ezberleme yarışı

– Pi çekilişi

– Pi ile başlayan kelimeleri ezberleme yarışı

– Adımla ve pi sayısını bul

– Pi logosu yarışması

– Pi posteri yarışması

– Pi yapboz yarışması

Bunların yanında hatıra çektirmek için bir pi sayısı düzenlenebilir.

Pi harfi ile süslenmiş pastalar yapılabilir.

Dünya pi günü ile ilgili t-shirtler hazırlanıp o gün giyilebilir.

O gün okul girişinde sıraya pi şeklinde geçilebilir.

Postalarınızın Kontrolü

Bazı arkadaşlarımız sitemiz üzerinden aldıkları e-posta hesaplarını kullanmakta zorluk çektiklerini sürekli siteye girip e-posta hesaplarını kontrol etmek istediklerinde uzun işlemler yapmaları gerektiğini bunun kısa bir yolu olup olmadığını sormuşlar. Onlar için sitemiz üzerinden kullanabilecekleri e-posta hesaplarının ayarlarını anlatıyorum burada.

Buraya tıklayarak Windows Live Mail programını indirerek kullanabilirler e-posta hesaplarını. Nasıl yapacaklarına gelince; programı kurduktan sonra onlara bir e-posta hesabı girmesini isteyecek. İşte o zaman bizden aldığınız e-posta adresini girebilirsiniz.

Gelen posta adresi (POP3): mail.2kr2.com

Giden posta adresi (SMTP): mail.2kr2.com

Eposta kullanıcı adınız: [email protected] burada nickiniz yazan yere kullanıcı adınız gelecek.

Şifrenizi biliyorsunuz zaten.

Sunucu kimlik doğrulaması gerektirir ve giden ile aynı kullanıcı adını kullanması gerekir.

Giden posta (SMTP) için port: 587

Gelen posta (POP3) için port: 110

İletilerin bir kopyasını sunucuda bırak seçeneğini kaldırırsanız eğer posta kutunuz hiç dolmayacaktır. Eğer işaretli kalırsa 250 mb dan sonra posta kutunuz dolacaktır.

Microsoft office outllok içinde ayarlar aynı. Zaten kullanmanız gereken ayarlar gelen-giden posta adresi, gelen-giden posta için port numarası ve kullanıcı adınız ile şifreniz. Dikkat edin Windows live mail programında kullanıcı adınızdan sonra @2kr2.com eklemeniz gerekmektedir.

Anakarttan Bileklik

Cilalı Taş Devri’nden kalma bir anakartınız varsa bu tasarım tam size göre. Resimde de gördüğünüz üzere anakartımızı kesip, biçip, delip, birleştirip bir bileklik yapacağız. Zamanında bir kucak dolusu para verdiğimiz o anakart şimdi sadece bir bileklik olacak. Teknolojinin hızını buradan da anlayabiliriz işte.

.

.

.

.

Gerekli malzemelerimiz ise kesme, biçme, delme aletlerinden hariç olarak sadece anakart ve biraz telefon kablosu( başka bir kablo da kullanabilirsiniz).

.

.

.

.

.

Öncelikle anakartımız şeklide gördüğünüz gibi parçalara ayırıyoruz. Tabi bunu yaparken özel anakartımızın şık yerlerinden kesmeye çalışmalıyız. Bu arada bir sonraki anakart alışınızda buna da dikkat edin. 🙂

.

.

.

.

.

Kestiğimiz parçaları bileğimizin ölçüsüne göre yan yana diziyoruz. Tabi bunları dizmemizin amacı deleceğimiz bölgeleri belirlemek. Parçalar arasındaki boşluğu da hesaba katarak bir ölçüm yapın. Tabi sadece bileklik değil aynı zamanda gerdanlık da yapabilirsiniz bunu. Veya çantanıza bir zincir görünümü de verebilirsiniz.

.

.

.

.

Şimdi yapmamız gereken ise bir önceki adımda belirlediğimiz ve deldiğimiz noktalardan kabloyu geçirmek. Kablo ile birbirine bağlamamız sabitlememiz gerekecek.

.

.

.

.

.

Yukarıda da belirttiğim gibi her türlü kablo ile yapabilirsiniz bunu. İstediğiniz türden kabloyla birbirine bağlama ve sabitleme yapılabilir. Burada sınır sizin düşünce gücünüz, hayaliniz. İstediğiniz görünüm ve renkte kullanabilirsiniz. Yandaki görünen kısım ise bilekliğin bağlantı noktası. Kolayca takıp çıkarabilmek için.

.

.

.

.

Ve son olarak bileğimizde şık bir bileklik. Burada dikkat etmemiz gereken nokta ise anakart üzerinde bulunan malzemeler veya uçlar bileğimizi çizebilecek veya delebilecek özelliklerde olabilir. Bunları törpü ile yok edin veya sökün.

Bu yılın modası bilekliğinizi güle güle kullanın.

Şubat Neden 28 Çekiyor?

Resimde gördüğünüz takvim 2011 yılına ait. Özellikle İngilizce olan bir takvim koymak istedim çünkü az sonra yazacağım bilgiler dikkatinizi çekecek.  Dikkat ettiyseniz Şubat 28 gün, fakat seneye 29 gün olacak. Peki neden yılın ikinci ayı böyle değişikliklere neden oluyor?

Bir öğrencim (Zeynep Ç…) koçluk seansından çıkarken bu soruyu sordu bana. Bende bunun açıklamasını ona yaptıktan sonra burada diğer öğrencilerim ve öğretmen arkadaşlarımla da paylaşmak istedim.

Milattan 758 yıl önce Romalılar ile başlıyor olayımız. Romalılar o zamanlar 10 aylık bir takvim yapmışlar. O zamanlar ilk ay Mart ayıymış ve aylar şu şekilde ilerliyormuş; Martius (Mart), Aprilis (Nisan), Maius (Mayıs), Junius (Haziran), Quintilis (Temmuz), Sextilis (Ağustos), September (Eylül), October (Ekim), November (Kasım) ve December (Aralık). Temmuzdan Aralığa kadar olanlar 5,6,7,8,9 ve 10 sayılarının Romalılar tarafından telafuz ediliş şekliymiş.

Tabi bu takvime göre geride bırakılan 60 gün ise günler geçtikçe sorun olmaya başlamış. Daha sonra Janarius (Ocak) ve
Februarius (Şubat) adlarında iki ay oluşturulmuş ve yılın ilk ayı Mart son ayı ise Şubat olmuş.

Sezar tahta geçince bu takvim olayı ile oynamış ve ayların günleri 30 ve 31 olarak değiştirmiş. Yılın son ayı Şubat’a ise 29 gün vermiş. Her 4 senede bir Şubat’a bir gün eklenmesini de kabul etmiş. Zaman ilerledikçe yılın ilk ayını Ocak yapan Sezar yılın son ayına eklenen 1 günü değiştirmemiş ve Şubat ayına 1 gün eklenmeye devam edilmiş.

Julius Sezar ölünce Romalılar imparatorlarının ismini Quintilİs (Temmuz) ayının ismin vermişler ve July olarak değiştirmişler. Sezardan sonra tahta çıkan Augustus kendi şerefine Sextilis (Ağustos) ayının ismini kendi ismi ile değiştirmiş ve August yapmış. Tabi sonra bir eşitsizlik fark edilmiş. Sezar’ın ayı 31 gün iken Augustus’un ayı 30 gün olmuş. Hemen Augustus yılın son ayı Şubat’tan 1 gün alarak Ağustos ayına eklemiş. Böylece iki ayda eşitlenmiş olmuş.

İşte size takvimin ve ayların gün sayılarının ortaya çıkışı. Neden yılın ikinci ayına sürekli bir gün ekleniyor ve az gün sayısına sahip diye merak ediyorsanız işte cevabı burada. Ne kadar ilginç değil mi?

Sözlü Notu 100

Bu öğretmen sözlü notunu neye göre veriyor? şeklinde bir soruyu genelde öğrenci ve veliler sorar. Öğretmen ise genellikle öğrenciyi ölçüp tartıp bütün davranışlarını göz önünde bulundurup ona göre bir sözlü notu verir. Tabi buıradan şöyle görünebiliyor; öğretmen kafasına göre veriyor veya öğretmen sevdiği öğrenciye yüksek not veriyor.

Şimdi bunu gidermek için öğretmenlerimize bir uygulama öneriyoruz. Uygulamamızın adı Sözlü Notu 100. Her dönem başında öğrenciye bir form dağıtıyoruz. Form için aşağıya bakmanız yeterli. Bu formda öğrencinin davranışları karşısında kaç puan kaybedeceği yazılır. Dönem başında bütün öğrencilere 100 olarak sözlü notu veriyoruz ve çizelgeye göre puanlarını düşürmeye başlıyoruz. Bu durumda öğrenci forma göre puan kaybetmemek için çalışacaktır. En önemlisi ise öğrenci neye göre değerlendirildiğini bilecektir.

Tabi bunun ikinci bir güzel kısmı da mevcut. Öğrenci de öğretmeni değerlendirecek. Değerlendirme sonucunda öğretmenin notu 70’den aşağı gelirse öğretmen öğrencilerine 15 puan ekleme yapmak zorunda kalacak. Mesela öğretmen sınıfa sakalı ile geliyorsa öğrenci öğretmenin notundan 3 puan kıracak gibi…

İşte çizelge. Tabi bunu sınıfınıza göre uyarlayabilirsiniz.

Ben 2011-2012 eğitim öğretim yılında uygulamayı düşünüyorum.

Komşu Komşu

Bir gün evinizdesiniz birisi zile basıyor ve kapıyı açtığınızda güler yüzlü bir kişinin size bir ikram getirdiğini görüyorsunuz. Biraz ayak üstü muhabbet ile konuşup paylaşımda bulunduktan sonra ikramı alıp içeriye giriyoruz. Tabi birkaç gün sonra ikramın geldiği tabağı veya tepsiyi boş götürmek olmaz diyerek bizde bir ikramla ona bir şeyler götürüyoruz.

İşte bunu sınıflar arasında uygulayacağız.  Sınıfınızda bir etkinlik mi düzenlediniz işte bunu hemen yan sınıfa sunacağız. Mesela bir şiir okudu öğrenciniz ve sizin içinizi ısttı. Hemen bu öğrenciyi yan sınıfa göndererek bir de orda okumasını isteyeceksiniz. Tabi sunduğumuz ikramın da karşılığını almalıyız o zaman ne yapacağız karşıdan da bize gelmesini isteyeceğiz. Böylece sınıflar arası arkadaşlık ve bağlar artacak öğrenciler sosyal bir güven içinde çalışmalarını sağlama fırsatı yakalayacaklar.

Sınıfa girerken “Huuu huuu komşu komşu” demeyi unutmayın 🙂

SBS Başvurularına Dikkat

Son iki kez daha düzenlenecek olan Seviye Belirleme Sınavı için başvurular önümüzdeki pazartesi başlayacak.  Öğrenciler ilgili bankalara 10 TL sınav ücreti yatırdıktan sonra başvurularını yapabilecekler.

Bazı durumlarda başvurularınız geçersiz sayılabilir

* E-okul sistemindeki bilgilerinizde çelişki, yanlışlık veya eksiklik varsa

* Sınav ücreti başka hesaba ya da başka bir öğrenci hesabına yatırıldıysa

* Yurt dışından başvuran öğrencilerin belgelerinde eksiklik varsa

Bitkiler Neden Yukarıya Doğru Uzar?

Herkes evinde en az bir kez fasulye tohumu yetiştirmiştir. Fen ve Teknoloji dersi öğretmenleri genellikle ödev olarak verir. Çimlenmeyi öğrenmek için bir pamuk tabakasının içine fasulye tohumu koyarız ve buna yeterli ışık ve nem sağlandığında çimlendiklerini denemiş oluruz.

Peki hiç düşündünüz mü fasulyenin kökleri aşağı doğru uzarken yaprakları neden yukarıya doğru uzuyor? İşte bunun cevabı biraz kimya biraz fizikten geçiyor. Bitkilerin tohumlarının içinde gerçekleşen kimyasal reaksiyonlar ile bitki ne şekilde durursa dursun kök aşağıya yapraklar yukarıya doğru uzar. Bunun bir nedenide fizikteki tropizma olayı. Yani yönelme. Bu yönelme işlemi bitkinin yapraklarının yukarıya doğru yani Dünya’nın merkezinden yüzeyine doğru büyümesini sağlar. Yapraklar bu şekilde büyürken kökler de tam tersine Dünya’nın çekirdeğine doğru yol alır.