Yanığa karşı un tedavisi

                                 Yanığa karşı un tedavisi

Sosyalmedyada paylaşılan bir yazı dikkatimi çekti.Yanığa ne iyi gelir? sorusuna ilginç bir yanıt verilmiş.Yanık tedavisinde ne kadar etkili olduğunu tam olarak test etmiş değilim ama denemekte fayda var.Unun içine yanan uzvumuzu sokarak tedavi yapılmış olunuyor.İşte o paylaşım:

Yurt dışından bir arkadaşımdan gelen bir e-mail için “aaa iyi oldu aklımızda bulunsun ilk yardım olarak” falan gibi bir teşekkür notu geçtim.
5-10 dakika sonra da mutfakta yemek yapmaya koyuldum, bir yandan da bu maili düşünüyorum, acaba sahiden de işe yarıyor mu falan gibi, nasıl oluyor, acaba hafif yanıklarda mı işe yarar, bir de ekmek fobisi var ya hepimizde, bak şimdi şu unun marifetine.

Bir bilene sorayım işin kimyası nedir falan diye düşünürken, ufak bir tavada kızartma yapacağım, tavanın altını açtığımı unutup yağı elimle tavaya sıvazlayayım dedim ve tabiiii cızzzz. Sol el parmak uçları uffff o biçim yani. Nasıl acıyor!!!

Hemen kabarıverdiler ben dolaptan un çıkarana kadar, ama hemen elimi soktum unun içine. Acı macı kalmadı, oooohhh. Un torbası elde 10 dakika yemek yapmaya devam ettim, Sonra elimi çıkarınca şaşkına döndüm!!! Hiiiiiiç bi şeycik kalmamış, parmaklar aaaaynennn eskisi gibi, ne ağrı, ne sızı, ne su toplama, vs.

Şimdi hepinize tavsiye hemen bir kavanoza un koyup buzdolabınıza koyun, aramaya uğraşmamak kızgın yağ ile bir iş yapacağınız zaman dolaptaki unu hazır tutun.
Denildiğine göre un soğuk olunca daha iyi hissediyormuş insan…

Derviş hikayesi

Dervişler Allah’ın sevdiği kullarıdır.Onların duaları kabul edilir.Yaratan,”sizin benim katımda üstününüz takva sahibi insanlardır” demiştir.İnsanları küçümsemek hor görmek çok kötü bir davranıştır.Hele bu alışkanlığı dervişe yaparsanız durumunuz aşağıdaki hikayedeki gibi olur.Derviş hikayesi şöyledir:

Vaktiyle bir derviş berbere gidip:

– Vur usturayı berber efendi, der.
Berber dervişin saçlarını kazımaya başlar ve diğer tarafa usturayı vuracakken, mahallenin kabadayısı içeri girer.
Doğruca dervişin yanına gider, başının kazınmış tarafına sert bir tokat atarak:

– Kalk bakalım kabak, kalk da tıraşımızı olalım, diye bağırır.

‘Dövene elsiz, sövene dilsiz’ olan, halktan gelen her şeyin Hak’tan geldiğine inanan derviş, sabreder. Fakat kabadayının tıraş esnasında da dili durmaz, sürekli alay eder derviş ile: ‘Kabak aşağı, kabak yukarı.’

Nihayet tıraş biter, kabadayı dükkandan çıkar. Henüz birkaç metre gitmiştir ki, kontrolden çıkan bir at arabası yokuştan aşağı hızla üzerine gelerek kabadayıyı altına alıp sürükler. Kabadayı oracıkta feci şekilde can verir. Berber dervişe bakar, sorar:

Biraz ağır olmadı mı derviş efendi?

Derviş düşünceli bir şekilde cevap verir:

– Vallahi gücenmedim ona. Hakkımı da helal etmiştim. Gel gör ki, kabağın da bir sahibi var. O gücenmiş olmalı!

Yeni eğitim-öğretim yılı ne zaman başlayacak?

                          Yeni eğitim-öğretim yılı ne zaman başlayacak?

Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı her derecede ve türdeki eğitim ve öğretim kurumlarında 2013-2014 eğitim öğretim yılının 16 Eylül 2013 Pazartesi başlayacağı,Milli Eğitim Bakanlılığı tarafından bir genelge ile açıklandı.

Bu genelgeye göre,okul öncesi ve ilkokul birinci sınıf öğrencileri eğitim ve öğretime hazırlanması için 9 Eylül’den 13 Eylül’e kadar eğitime tabii tutulacaklardır.

Birinci yarı yıl, 16 Eylül 2014 Pazartesi başlayıp 24 Ocak 2014 Cuma günü son erecektir.

Sömestri tatili,yani yarı yıl tatili, 27 Ocak-7 Şubat 2014 tarihleri arasında olacaktır.

İkinci dönemn ise 10 Şubat Pazartesi günü başlayacaktır.2013-2014 eğitim-öğretim dönemi 13 Haziran’da bitecektir.

Bir sonraki eğitim ve öğretim yılı ,2014-2015 eğitim-öğretim yılı ise 15 Eylül 2014 Pazartesi günü start alacaktır.

İşte o yeni eğitim-öğretim yılı ilgili genelge:

okulların açılma tarihi genelge

 

Windows Blue ne zaman çıkacak?

                                                      Windows Blue ne zaman çıkacak?

Microsoft Windows 8’in yerini Windows Blue bırakmaya hazırlanıyor.Windows 8’i  Microsoft başarılı görsede kullanıcılardan yoğun eleştiriler gelmişti.

Hakkında haftalardır söylentiler çıkan ve ekran görüntüleri sızdırılan Windows Blue’nun varlığı Microsoft tarafından da onaylandı. Yazılım devinin pazarlama ve mali işler müdürü Tami Reller, Windows bloguna verdiği röportajda Microsoft’un Blue kod adlı yeni bir sürüm üzerinde çalıştığını açıkladı.

Konuşmasında Microsoft ile ilgili birçok konuya açıklık getiren Reller, Windows Blue hakkında pek fazla detay paylaşmadı. Ancak Reller’ın ifadelerinden Microsoft’un Windows Blue ile birlikte daha geniş bir cihaz yelpazesine hitap edeceği ve Windows 8 ile Windows RT’ye gelen eleştirileri susturmayı hedeflediği anlaşılıyor.

Windows Blue’nun Windows 8 için geliştirilen bir güncelleştirme sürümü olduğunu doğrulayan Reller, yeni versiyonunun bu yıl satışa sunulacağını da sözlerine ekliyor. Reller ayrıca Blue’nun cesur bir vizyon üzerine inşa edilen Windows 8′in yeni jenerasyon tablet ve PC’lere uyum sağlaması açısından önemli bir role sahip olacağının da altını çiziyor.

window 8

Windows Blue, şirkete yeni fırsatlar yaratmak için cihazlarla ilgili form, pil ömrü, ekran ve performans gibi unsurların dikkate alındığı geniş bir kapsamda yenilikler sunacak.

Reller yaptığı açıklamada yeni nesil işletim sistemi Blue’nun yanı sıra Windows 8 hakkındaki son rakamları da paylaştı. Şirketin bugüne kadar 100 milyon lisanslı Windows 8 sattığını belirten Reller, yapılan tüm eleştirilere rağmen Windows 8′in performansından memnun olduklarını dile getirdi.

Windows 8 ile büyük bir değişimi başlattıklarına değinen Reller, bunun tamamlanmasının zaman alacağını ancak tablet ve PC ekosisteminin geleceğine baktıklarında yeni işletim sistemi için daha umutlu düşündüklerini ifade etti.

Kaynak:sosyalmedya.co

Vestel’in insansız hava araçları

                                                          Vestel’in insansız hava araçları

Vestel savunma sanayi sektöründe de iddalı konuma gelmek istiyor.İnsansız  hava araçları prototipini hazırladı.Zorlu Grubu’nun savunma sektöründeki şirketleri Vestel Savunma ve AYESAŞ, IDEF 2013’te Karayel ve Bora adlı insansız hava araçlarını görücüye çıkardı.

Zorlu Grubu’nun savunma sektöründeki şirketleri Vestel Savunma ve AYESAŞ, 11. Uluslararası Savunma Sanayii Fuarı IDEF 2013’e, NATO’nun uçuşa elverişlilik standardı Stanag 4671 ile uyumlu geliştirilip üretilen ilk yerli taktik insansız hava aracı Karayel ve aviyonik testler ve pilotaj eğitimlerinde kullanılacak insansız hava aracı Bora ile katıldı.

Önümüzdeki aylarda yapılması planlanan test uçuşlarının ardından Türk Silahlı Kuvvetleri’ne teslim edilecek Karayel ve Bora ilk kez IDEF 2013’te sergilendi.
TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi’nde düzenlenen İDEF 2013’te 3. salonda bulunan Vestel Savunma ve AYESAŞ standında Karayel ve Bora’nın yanı sıra hidrojen enerjisi ve yakıt pili teknolojileri çerçevesinde geliştirilen ürünler hakkında bilgi veriliyor.

vestel karayel       vestel bora

Ayrıca AYESAŞ’ın Türk Silahlı Kuvvetlerinin ihtiyaçları yanı sıra Dünya’nın en büyük Savunma ve Havacılık şirketleri için geliştirdiği yazılım çözümleri, ürettiği elektronik sistemler, komuta kontrol donanımları, su üstü gemileri ve denizaltılar için konsol ve kabinetler, kablo bağları ve sensör entegrasyon ve aviyonik yazılım kabiliyetleri de fuarda katılımcılar ile paylaşılıyor.
                           Karayel taktik insansız hava aracını tanıyalım
Karayel Taktik insansız hava aracı sistemi 6 uçak, 3 yer kontrol istasyonu ve bir fırlatma rampasından oluşuyor. Karayel, 22 bin 500 feet uçuş yüksekliği, 70 Kg faydalı yük taşıma ve 20 saate kadar havada kalış süresi hedefi doğrultusunda tasarlanan öncelikle gözlem amacıyla kullanılacak özgün bir insansız hava aracı.

Otopilot yazılımı ve donanımından yer kontrol istasyonunun geliştirilmesine, gövde tasarımından üretimine kadar tüm sistemler tamamen Vestel Savunma bünyesinde gerçekleştirildi. Karayel İnsansız Hava Araçları NATO’nun uçuşa elverişlilik standartlarına (STANAG 4671) da uyumlu olarak geliştirilerek üretiliyor.
Ayrıca, yine NATO 4586 birlikte çalışabilirlik standardı ile uyumlu geliştirilen yer kontrol istasyonu ile diğer insansız hava araçlarını kontrol edebilme özelliğine de kavuşturulabilecektir. Karayel, paraşütle inebilme ve katapulttan (launcher) atılabilme özelliğinden dolayı piste ihtiyaç duymaksızın iniş kalkış yapabilecek ve benzerlerinden ayrışan bu özelliği sayesinde deniz platformlarından da fırlatılabilecek.
                 Bora eğitim uçağını tanıyalım

Bora öncelikle aviyonik testleri ve pilot eğitimlerinde kullanılmak üzere geliştirilmiş olmakla beraber kısıtlı gözlem görevlerinde de kullanılabilecek KARAYEL ile aynı aviyoniklere sahip 18.000 feet yükseklikte 10 Kg faydalı yük taşıma ile 5 saate kadar uçabilecek özgün bir insansız hava aracı.

                  F35 Joint Strike Fighter (JSF) Savaş Uçakları elektroniği

Yeni nesil savaş uçağı F35 uçaklarında elektronik tasarım ve üretime ilave olarak yazılım geliştirme payı da olan tek Türk firması AYESAŞ panoramik kokpit ekranı (PCD) ve füze ara yüz ünitesi (MRIU) elektronik kartlarını günümüzün en gelişmiş teknolojileriyle donatılan F35 Joint Strike Fightersavaş uçakları için tek kaynak olarak üretmektedir.

                     RADNET (Radar Network / Radar Ağı)

AYESAŞ, Türkiye’nin ilk askeri milli radar ağı projesi olan RADNET için geliştirdiği yazılımlar, geniş alan ağı üzerinden birbirine bağlanan harekât ve komuta kontrol merkezleri ile radarların gerçek zamanlı ve paralel çalışabilmelerini olanaklı hale getiriyor.

Bu sayede, farklı bölgelerdeki radarların, komuta kontrol merkezlerinde aynı anda ve çoklu halde izlenebilmesinin ve kontrol edilebilmesinin sağlanması, Hava Kuvvetleri Komutanlığının hava savunma unsurlarının beka kabiliyetini arttırıcı bir unsur olarak dikkat çekiyor.

Aviyonik Yazılımlar

Aviyonik ve güvenlik kritik yazılımlar konusunda Türk Savunma Sanayiinin en deneyimli şirketi olan AYESAŞ tarafından geliştirilmiş olan aviyonik yazılımlar, ABD Federal Havacılık İdaresi (Federal Aviation Administration) tarafından da uçuşa elverişliliği konusunda sertifika sahibi. AYESAŞ’ın gerçek zamanlı kayan harita ürünü ve Aviyonik yazılımlar konusundaki çözümleri de fuarda tanıtılıyor.

Kaynak:Shiftdelete.net

Türk Metal grev kararı aldı

                                         Türk Metal grev kararı aldı

Aylardır devam eden metal iş koluna bağlı işçilerin sendikası Türk Metal Sendikası ile aynı iş kolunun işverenlerini temsil eden  Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası (MESS) toplu iş sözleşmesinde anlaşmaya varamadı.Toplu iş sözleşmesinde  işverenin çok düşük teklifler ve yeni ilginç talepleri ile grev kararı kaçınılmaz oldu.Grev Türk Metal‘in son kozu olacaktır.Grevin 60 gün içinde gercekleşeceği bildirildi.Ama büyük ihtimal grev kararından sonrasındaki 2.haftada grevin gerçekleşmesi bekleniyor.Grev olacak mı? sorusuna da artık evet yanıtı alınmış olundu.

Türk Metal Sendikası’nın talep ettiği saatlik ücreti ve maaş zammını Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası kabul etmeyince grev kararı alındı. Karar otomotiv, beyaz eşya ve demir çelik sanayinde çalışan 115 bin metal işçisini ve 227 iş yerini ilgilendiriyor. Kararla sanayinin kalbi duracak!
Türk Metal Sendikası’nın talep ettiği saatlik ücreti ve maaş zammını Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası kabul etmeyince grev kararı alındı. Otomotiv, beyaz eşya ve demir çelik sanayinde çalışan 115 bin metal işçisini ilgilendiren karar 227 iş yerinde uygulanacak.
115 bin metal işçisini ilgilendiren toplu sözleşme müzakerelerinden sonuç çıkmayınca Türk Metal Sendikası’nın grev kararının ardından 227 iş yerinde fazla mesailer de kaldırıldı. Türk-İş Genel Sekreteri ve Türk Metal Sendikası Genel Başkanı Pevrul Kavlak düzenlediği basın toplantısında “Sendikamız Yönetim Kurulu, bugün itibariyle grev kararını almıştır. Artık grev sürecindeyiz. Çünkü masada anlaşamadık, uzattığımız eli işverenler geri çevirdi, taleplerimizi reddetti. Zam için kölelik koşullarını şart koştu. O da yetmedi, Cuma günü kabul edemeyeceğimiz yeni bir teklifte bulundu. Bundan sonra olacakların sorumluluğu işverenlere aittir. Düşünme sırası onlardadır” dedi…

grev
                       TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİNDE SÜREÇ BU NOKTAYA NASIL GELDİ…
Grev kararı otomotiv, beyaz eşya ve demir çelik sanayini yakından ilgilendiriyor. Diğer toplu sözleşme yapacak işçi ve işveren sendikaların da gözü kulağı bu sözleşmede ve sonuçlanmasını bekliyor.
Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası’na bağlı “toplu sözleşme” görüşmelerinin yürütüldüğü şirketler arasında “Renault, Tofaş, Arçelik, Otokar, Karsan, Mercedes Benz Türk, MAN, Ford Otosan, BSH Ev Aletleri, Hema Endüstri, Compenanta, Türk traktör, Delphi, BMC, Bosch, Borusan Mannesman, İçdaş gibi dünya devleri de var.
Türk Metal Sendikası; yüzde 1,14’lük enflasyona karşılık; saat ücreti 5,50’nin altında olan üyelerine 5,50’yi aşmamak üzere 40 kuruş artış talep etti. Sendika tüm üyeleri için ise yüzde 18 ücret zammı istiyor. Zam talebi iki yıllık dönemi kapsıyor. Sektörde toplu sözleşme için zam dönemi 6 aylık olarak 4 dönemde gerçekleşiyor.
                              KIYASIYA TEKLİF PAZARLIĞI
Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası, Türk Metal Sendikası’nın; düşük olan saatlik ücretlerini artırma talebine hiç de sıcak bakmıyor. 01.09.2012’den itibaren ilk altı aylık dönem için enflasyonun üzerinde zam teklif edeceklerini açıklayan Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası (MESS), Türk Metal Sendikası üyelerine yüzde 1,14 enflasyona karşı yüzde 4,6 zam önerdi.
Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası 2’nci, 3’üncü ve 4’üncü altı aylık ücret zammı dönemleri ve sosyal yardımlarının yanı sıra bu dönemler için herhangi bir teklifte bulunmamış tekliflerini daha sonra yapacaklarını belirtmişti.
Türkiye Metal Sendikası 1 Eylül 2011-31 Ağustos 2012 dönemini kapsayan 12 aylık dönemde yüzde 8,88 olarak gerçekleşen enflasyon karşısında birinci yıl için yüzde 24 zam talebinde bulunmuştu. Buna karşılık yan ve sosyal yardımlarda dahil işverenin önerisi yüzde 9 ile sınırlı kalmıştı.
Türk Metal Sendikası’nın bireysel tasarrufları artırmaya yönelik yeni bir talebi olan ‘Bireysel Emeklilik Sistemi Ödentisi’ ise işveren temsilcisi MESS tarafından reddedildi.
MESS her ay ücretlerle birlikte ödenen 10 günlük ikramiyelerin de işçinin fiili çalışmasına denk düşen miktarını ödemek istediğini ücretli ve ücretsiz her türlü izinde, istirahat hallerinde veya başka nedenlerle çalışılmayan günlerde ikramiye ödemek istemediğini belirtti.
MESS, Toplu sözleşme görüşmelerinde işçi sendikasına karşı teklif olarak verdiği “İşin Düzenlenmesi” başlıklı maddede de esnek çalışma modellerinin tümünü en üst düzeyde yazılı bir şekilde toplu sözleşmeye ekleyip direkt uygulanmayı talep etti ve bu talebi de geri çekmedi.
                       ARABULUCULUKTAN SONUÇ ÇIKMADI
Tarafların anlaşamaması 4 Mart neticesinde uyuşmazlık zaptı tutuldu ve 3 Nisan’dan itibaren her Çarşamba Türk Metal Sendikası üyeleri fabrika önlerinde, kent meydanlarında ve MESS büroları önünde kitlesel basın açıklaması yapıyor.
Türk Metal Sendikası Genel Başkanı Pevrul Kavlak ve yönetimi; 1000’den fazla işçi çalıştıran Türk Metal’e bağlı; Arçelik, BSH, Siemens, Otokar, Ford Otosan, Mercedes, Tofaş, Renault gibi iş yerlerinde üyelerle bir araya gelerek sözleşme sürecinde işçileri tek tek mücadeleye çağırıyor. Metal işçilerinin de bu süreçte sendikalarını ve sendikanın alacağı her türlü kararı destekleyeceği belirtildi.
2012-2014 MESS Grup Sözleşmesi Resmi Arabulucu son toplantısı 19.04.2013 günü yapılmıştı. MESS Ankara bürosunda, Resmi Arabulucu Prof.Dr. Nizamettin Aktay başkanlığında yapılan toplantıdan anlaşma kararı çıkmamıştı.
                                         TÜRK METAL SENDİKASI GREV KARARI ALDI

Türk Metal Sendikası Genel Başkanı Pevrul Kavlak, MESS ile yürütülen müzakerelerden sonuç çıkmayınca grev kararını yaptığı basın toplantısı ile duyurdu.
3 Mayıs’ta yapılan son oturumda; Türk Metal Sendikası’nın tekliflerini değerlendiren MESS sözleşme geçerlilik süresini 2 yıl değil de 3 yıl olarak önerince Türk Metal Sendikası masayı terk etti. 06 Mayıs 2013 tarihinde de Grev Kararı alındı.
Kavlak yaptığı açıklamada “Sendikamız Yönetim Kurulu, bugün itibariyle grev kararını almıştır. Artık grev sürecindeyiz. Grev sürecine girdik, çünkü masada anlaşamadık. Çünkü uzattığımız eli işverenler geri çevirdi. Taleplerimizi reddetti. Zam için kölelik koşullarını şart koştu. O da yetmedi, Cuma günü kabul edemeyeceğimiz yeni bir teklifte bulundu. Bundan sonra olacakların sorumluluğu işverenlere aittir. Düşünme sırası onlardadır. Karar onlarındır. Çalışma barışı artık onların ellerindedir. Evet, biz artık grev sürecine girdik. Greve çıkmak için yasal süre başladı. Grev, emekçinin üretimden gelen gücüdür. Biz, bu gücü hiçbir zaman gereksiz yere kullanmadık. Biz, hiçbir zaman çarkları durdurmak istemedik. Hep şunu dedik: En iyi sözleşme masada biten sözleşmedir” dedi.

Kaynak:http://ekonomi.haber7.com/sosyal-guvenlik/haber/1022867-metal-sene-bagli-15-bin-isci-grev-karari-aldi

Öğretmen neleri öğretmeli?

                                                 Öğretmen neleri öğretmeli?

Öğrenmenin yaşı yoktur.Yaşanmışlıyı daha olarak bilinmeyen bir öğretmenin hikayesi çok duygusaldır.Ama ibret alınması ve ders alınması gereken durumlar vardır.İşte o öğretmen öğrenci hikayesi:

Okulun ilk gününde 5. sınıfın önünde dururken, öğretmen çocuklara bir yalan söyledi. Çoğu öğretmen gibi, öğrencilerine baktı ve hepsini aynı derecede sevdiğini söyledi. Ancak bu imkânsızdı, çünkü ön sırada oturduğu yerde bir yana kaykılmış ismi Mustafa Yılmaz olan bir erkek çocuk vardı. Bayan Mediha bir yıl önce Mustafa’yı izlemişti ve diğer çocuklarla iyi oynamadığını, elbiselerinin kirli olduğunu ve sürekli olarak kirli dolaştığını gözlemişti. İlave olarak Mustafa tatsız olabiliyordu. Bu öyle bir noktaya geldi ki, Bayan Mediha onun kâğıtlarını büyük bir kırmızı kalemle işaretlemekten, kalın çarpılar (x ) yapmaktan ve kâğıdın üstüne büyük? F? (en düşük derece) koymaktan zevk alır oldu.

Bayan Mediha’nın okulunda, her çocuğun geçmiş kayıtlarını incelemesi gerekiyordu ve Mustafa nın kayıtlarını en sona bıraktı. Ancak, onun hayatını gözden geçirdiğinde, bir sürpriz ile karşılaştı.

Mustafa’nın birinci sınıf öğretmeni şöyle yazmıştı:

Mustafa gülmeye hazır parlak bir çocuk. Ödevlerini derli toplu ve temiz yapıyor ve çok terbiyeli. Onun etrafta olması çok eğlenceli?

İkinci sınıf öğretmeni şöyle yazmıştı:

Mustafa mükemmel bir öğrenci, sınıf arkadaşları tarafından çok seviliyor, ama annesinin ölümcül bir hastalığı olduğu için sıkıntı içinde ve evde ki yaşamı mücadele içinde geçiyor.?

Üçüncü sınıf öğretmeni şöyle yazmıştı:

Mustafa’nın annesinin ölümü onun için çok zor oldu. Mustafa elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyor, ama babası ona ilgi göstermiyor ve eğer bazı adımlar atılmazsa evde ki yaşamı yakında onu etkileyecek.

Mustafa’nın dördüncü sınıf öğretmeni şöyle yazmıştı:

“Mustafa içine kapanık ve okulda derslere çok fazla ilgi göstermiyor. Çok
fazla arkadaşı yok ve bazen sınıfta uyuyor.

Bunları okuyunca, Bayan Mediha problemi kavradı ve kendinden utandı.

Öğrencileri ona güzel kurdelelerle ve parlak kâğıtlara sarılmış hediyeleri
getirdiğinde bile çok kötü hissediyordu. Mustafa nın hediyesini alıncaya
kadar bu böyle devam etti.

Mustafa nın hediyesi bir marketten aldığı kalın, kahverengi ambalaj kâğıdı
ile beceriksizce sarılmıştı.

Bayan Mediha onu diğer hediyelerin ortasında açmaktan acı duydu. Bayan Mediha pakette taşlarından bazıları düşmüş yapma elmas taşlı bir bilezik ve çeyreği dolu olan bir parfüm şişesini çıkarınca çocuklardan bazıları gülmeye başladı. Ama o bileziğin ne kadar güzel olduğunu haykırdığında çocukların gülmesi kesildi. Bileziği taktı ve parfümü bileklerine sürdü. Mustafa, o gün okuldan sonra öğretmenine şunu söylemek için kaldı.

Öğretmenim bugün aynı annem gibi kokuyordunuz.

Çocuklar gittikten sonra, Bayan Mediha en az bir saat ağladı. O günden
sonra, okuma, yazma ve aritmetik öğretmeyi bıraktı. Bunun yerine, çocukları
eğitmeye başladı. Bayan Mediha, Mustafa ya özel ilgi gösterdi. Onunla çalışırken, zihni canlanmaya başlıyor görünüyordu. Onu daha fazla teşvik
ettikçe, daha hızlı karşılık veriyordu. Yılın sonuna kadar Mustafa sınıfta
ki en zeki çocuklardan biri oldu ve tüm çocukları aynı derecede sevdiğini
söylemesine rağmen, Mustafa onun gözdelerinden biri idi.

Bir sene sonra, Bayan Mediha kapısının altında Mustafa dan bir not buldu,
ona hala tüm yaşamında sahip olduğu en iyi öğretmen olduğunu söylüyordu.

Altı yıl sonra Mustafa dan bir not daha aldı. Liseyi bitirdiğini, sınıfında
üçüncü olduğunu ve onun hala hayatındaki en iyi öğretmen olduğunu yazmıştı.

Bundan dört yıl sonra, bazı zamanlar zor geçmesine rağmen okulda kaldığını,
sebatla çalışmaya devam ettiğini ve yakında kolejden en yüksek derece ile
mezun olacağını yazan başka bir mektup aldı. Yine Bayan Mediha nın tüm
yaşamında ki en iyi ve ne favori öğretmen olduğunu yazmıştı. Sonra dört yıl
daha geçti ve başka bir mektup geldi. Bu kez fakülte diplomasını aldıktan
sonra, biraz daha ilerlemeye karar verdiğini açıklıyordu. Mektup onun hala
karşılaştığı en iyi ve en favori öğretmen olduğunu açıklıyordu. Ama simdi
ismi biraz daha uzundu.

Mektup söyle imzalanmıştı,

Prof. Dr. Mustafa Yılmaz ( Tıp Doktoru)

Öykü burada bitmiyor.

Görüyorsunuz, ortaya çıkan başka bir mektup var.

Mustafa bir kızla tanıştığını ve onunla evleneceğini söylüyordu. Babasının
birkaç hafta önce vefat ettiğini açıklıyordu ve evlenme töreninde Bayan
Mediha nın damadın annesine ayrılan yere oturup oturamayacağını soruyordu.

Şüphesiz Bayan Mediha bunu kabul etti. Ve tahmin edin ne oldu?

Taşları düşmüş olan o bileziği takti. Dahası, Mustafa nın annesinin süründüğü parfümden sürdü.

Birbirlerini kucakladılar ve Dr. Mustafa, Bayan Mediha nın kulağına şöyle fısıldadı,

“Bana inandığınız için teşekkür ederim, öğretmenim.

Bana önemli olduğumu hissettirdiğiniz ve bir fark meydana getirebileceğimi gösterdiğiniz için çok teşekkür ederim”

Bayan Mediha, gözlerinde yaslarla fısıldadı, söyle dedi,

Mustafa, yanlış şeylere sahiptim. Bir fark meydana getirebileceğimi bana
öğreten sensin. Seninle tanışıncaya dek, nasıl öğreteceğimi bilmiyordum”.

Birinin Hayatında Bir Fark Oluşturmaya Çalışın.

İslam’a geçen papazın ibretlik hikayesi

                                                         İslam’a geçen papazın ibretlik hikayesi

Dünyanın çeşitli bölgelerinde faaliyet gösteren Hristiyanlığı yaymaya çalışan misyonerler ne kadar etkili çalıştıkları aşağıdaki hikayade görülüyor.Misyonler  özellikle fakir ülkelerde parasal gücünü kullanarak Hritiyanlığı yayıyorlar.Acaba biz müslümanlar onlar kadar İslamiyet’i onlara anlata biliyor muyuz?

Burada hükümetin ve insanımızın politikası ne olmalı diye düşünmeliyiz. Günümüzün meselesi, Cihat nedir. Cihat , hemen savaşmak değildir. Cihat, islamı tebliğ etmektir. İslamı yaşatmaktır.

Sierre Leone’li eski bir papaz olan Musa Bangura’nın İslam’la tanışma hikayesi bugün bolluk içinde yaşayıp dinlerine ve Müslümanlara yeterince sahip çıkmayanlara ders niteliğinde.

Musa Bangura‘nın hayatını değiştiren olayı yazar Ramazan Kayan, Mehmet Paksu’ya anlattı.
Kutlu Doğum Haftası doğrultusunda Afrika’nın Siare Lone ülkesine gittiğini belirten Kayan, orada çok ciddi misyonerlik çalışmaları yapıldığını kaydetti. Kayan, Siare Lone’nin Dünya’nın en zengin elmas yatakları ve verimli topraklara sahip olmasına rağmen İngilizlerin sömürgeci politikaları yüzünden halkın fakir ve aç kaldığını anlattı.
“1960’lı yıllara kadar sömürge ülkesi olmuş. İngilizler çekildiği vakit ülkedeki elmas yataklarını yüz yıllığına kiralayıp el koymuşlar. Ülkede korkunç bir fakirlik var. Başkente günde sadece iki saat elektrik verilebiliyor. Ayrıca halk günlük yaşıyor. Çünkü günde bir öğün ya da iki öğün yemek bulabilen o günü kurtarmış oluyor” diyen Kayan şunları söyledi:
“Ülke nüfusunun yüzde 60’ı Müslüman, yüzde 30 Hristiyan, yüzde onu ise ilkel kabile dinleri. 30-40 yıl önce yüzde 5 olan Hristiyan nüfusu misyonerlik çalışmalarıyla bugün yüzde 30’a çıkmış. Önce fakirleştirmişler, sonra cahilleştirmişler, da sonrada Hristiyanlaştırmışlar. Gezdiğimiz her yerde adım başı kilise, kilise okulu, kilise sağlık ocakları bulunuyor.

Müslümanlar fakirlik yüzünden okul açamadıkları için çocuklarını kilise okullarına göndermişler. Kilisede Hristiyanlık ve İncil zorunlu ders olunca çocuklar Hristiyanlaştırılmış. Müslümanların imkânları olup okul açabilseler Kur’an ve İslam zorunlu ders olacak. Böylelikle halk da misyonerlerin ellerinden kurtulmuş olacak.”
Ramazan Kayan, Siare Lone’de isminden oldukça fazla söz edilen, İslam için yaptığı çalışmaları ile tanınan ve papaz iken sonradan Müslüman olan Brader Musa ile tanıştıklarını söyleyerek onun ilginç hikâyesini şu sözlerle şöyle anlattı:
“Musa, Ben Hristiyan bir ailede doğmuş gerçek adı Moses Mark Bangura imiş. Ailesi onu kilise okuluna göndermiş. Okul başarısını görünce kilise onu rahip yapmak istemiş ve rahip eğitimine almışlar. Rahiplik eğitimi bittikten sonra Nijerya’ya Evangelist eğitimi almaya göndermişler. Evangelist, Hristiyanların en radikal ve en karşı olan mezhebidir. Daha sonra ise ondaki yetenekleri keşfettikleri için Güney Afrika Cumhuriyeti’ne göndermişler. Orada ‘Müslümanlarla nasıl mücadele edilir, Müslümanlar nasıl Hristiyan yapılır’ gibi konularda eğitim almış. Ülkesine geri geldiğinde halkı Hristiyanlaştırma noktasında çalışmaya başlamış. O sırada bir Rüya görüyor. Rüyasında Müslümanlığa davet ediliyor. Dedim sonra ne oldu? O da ‘Önce şeytanın beni dinimden uzaklaştırmak için benimle uğraştığımı düşündüm. Unutmaya çalıştım. Bir değil, iki değil derken periyodik olarak görmeye başladım. Üç ay Rüya beni kendi halime bırakmadı. Sonra şu rüyayı bir de Cami imamına sorayım, dedim. Anlattım. İmam bana ‘Sen ne şanslı bir insansın, Allah seni doğrudan İslam’a çağırıyor. Araya hiçbir şey koymadan bunu yapıyor. Hemen Müslüman ol’ dedi. Şimdiye kadar kimse beni İslam’a davet etmek için karşıma çıkmaya cesaret edememişti. Eve gittim ve düşünmeye başladım. Sonra Müslüman olmaya karar verdim. Bir Cuma günü Moses Mark olan ismimi Musa yaptım. Cuma günü Müslüman oldum.’ diye anlatınca şaşırdım.”
                           “MÜSLÜMAN OLDUĞUM GÜN EŞİMİ, ARABAMI VE EVİMİ ALDILAR”
“O günde başkentte papazların toplantısı vardı. Yerel kıyafetlerimle gittim. Bana biraz takıldılar. Başpiskopos bugünkü otumu sen yöneteceksin. Notları alacaksın. Ben de söze ‘Bugün 14.30 itibariyle ben ne bir rahibim, ne bir Evangelist, ne de bir Hristiyan’ım. Bir Müslümanım.’ diyerek başladım. İsmimde filan dedim ve rüyamı da anlattım. Ortalık bir anda karıştı. Onlar söylenirken ben gittim. İki papaz peşimi bırakmadı ve evime gelerek sabaha kadar ikna etmeye çalıştılar. Sonra anladılar ki; biz bunu kaybettik. Fakat Müslüman olduğum gün eşimi, arabamı, evimi benden aldılar. Bir ceketimle çıktım.
O ara üst düzey kilise yetkilileri toplanıp benimle ilgili karar vermeye çalışıyorlardı. Benim öz abim bu çok gayretli ve çalışkan bir kişi eğer onu ortadan kaldırmazsak Hristiyanların başına bela olur, demiş. Annem hemen bana haber ulaştırdı. Kaç buradan, seni ortadan kaldıracaklar, diye. Ben o zaman Müslümanların lideri Şeyh Mustafa’nın evine sığındım. Beni orada üç ay kadar sakladılar. Her yerde beni arıyorlar. Üç ay sonra o âlim hükümet yetkililerine ve üst düzey kesimlere “Bu ülkede nice kimseleri Hristiyan yaptınız sesimizi çıkarmadık. Bir Hristiyan papaz Müslüman olunca öldürmeye çalışıyorsunuz. Eğer bu kişiye bir şey olursa biz bunu din savaşı sayarız ve savaş çıkarırız” deyince ortalık duruldu.
Sahaya indim. Bir mobiletim vardı. Tebliğe ilk nerden başlayacağımı düşündüm. Rahip olduğumda ilk gittiğim köye döndüm. O köyü ben Hristiyan yapmıştım. Onları İslam’a davet ettim ve ilk günde 37 kişi Müslüman oldu ama bu seferde Cami istediler. Para yok, pul yok ne yapacağım.
Ben Hristiyanlık’ta İncil’i çok iyi biliyordum. Sonra düşündüm papazlarla düello yapayım. Onların hepsine haber yolladım. Gelin halkın önünde tartışalım. Radyo, televizyon veya stadyum olur. Gelin tartışalım. Siz beni yenerseniz ben Hristiyan olmaya hazırım, ben sizi ikna edersem siz Müslüman olursunuz, dedim. Allah bana yardım eder diye düşündüm. Ve o günden bugüne bu yolla 613 tane papaz Müslüman oldu. Halk bunu görünce 5 bin yüz 15 kişi Müslüman oldu, dedi. Ama Musa, Müslüman olanların bu sefer farklı ihtiyaçları olduğunu ve bunun içinde ‘Why İslam’ diye bir teşkilat kurduğunu anlatarak ‘Bunların sorunlarını gidermeye çalışıyorum’ dedi.
                                                        ÜZÜCÜ İKİ OLAY
“Bir defasında meşhur bir papaz geldi. Halk stadyumda toplanacak biz orada münazara yapacaktık. Anlaşma gereği masrafların yarısını Müslümanlar yarsını da Hristiyanların toplaması gerekiyor. Ama bizim imkânımız olmadığı için toplayamadık. Bu 1000 dolarlık bir paraydı. Diğer üzüldüğüm nokta ise o kadar kişiye İslam’ı tebliğ ettim ama hala annem babam Müslüman olmadı.”
Kaynak: Moralhaber

Alıntı:http://www.haber7.com/guncel/haber/1021534-musa-bangura-islamla-savasmak-icin-egitildim

Afganistan’da uçak kazası videosu

                                        Afganistan’da uçak kazası videosu

Afganistan’da Uluslararası Güvenlik Destek Gücü’nün (ISAF)  kargo uçağı düştü.Kazada uçakta bulunan 7 mürettebat yaşamını yitirdi.

Bagram ilçe emniyet müdürü Zümerey Nasiri, ISAF’a ait uçağın öğleden sonra Bagram’dan havalanmasının ardından yere çakıldığını söyledi. Nasiri, uçağın teknik arıza nedeniyle düştüğünü bildirdi.
Amerikan kuvvetlerin öncülüğündeki koalisyon güçleri adına askeri sözcü Yüzbaşı Luca Carniel bir açıklama yaptı.Açıklamada ISAF’a ait kargo uçağının, başkent Kabil’in 55 kilometre kuzeyindeki askeri hava üssü Bagram’dan havalandıktan kısa süre sonra düştüğünü ve 7 kişinin hayatını kaybettiğini söyledi.
Düşen kargo uçağının yere çakılma anı otobanda seyir halindeki bir otomobilin kamerası tarafından saniye saniye görüntülendi. Görüntülerde yükselmeye çalışan kargo uçağı bir anda yere çakılmaya başladığı, araç sürücüsü ise aracını durdurup geri kaçmaya çalıştığı görülüyor. Düşen uçak büyük bir gürültü ile patladığı anda, uçağın düştüğü noktaya yakın olan araçlardaki insanların panikle kaçıştığı görülüyor.Yere çakılan uçaktan yükselen dumanların gökyüzünü kapkara bir alana dönüştürdüğü görülüyor.İşte  Youtube Afganistan’da uçak kazası videosu:

İnsanlık dersi

İnsanlar dünyadaki en mükemmel yaratıklardır.Zencisi,beyazı ve kızılı Allah’ın katında birdir.Ancak takvada yani ibadetlerde daha çok kazançlı Allah katında üstündür.İnsanlarla münasabetlerimiz de hiçbir kimseyi aşalamamalıyız.Hatta bu hataya düşmüşleri uyarmalıyız.Aşağıdaki hikayede ilginç bir insanlık dersi verilmiş.İşte o  insanlık dersi hikayesi:

Olay 14 Ekim 1998’de kıtalar arası bir uçuş esnasında gerçekleşmiş.

“Bir kadın , uçakta zenci bir adamın yanında oturuyordu. Durumdan rahatsızlığını belli edercesine, hostesten başka bir yer bulmasını istedi, zira öylesine antipatik birinin yanında oturamazdı. Hostes, tüm uçağın dolu olduğunu fakat birinci sınıfta yer olup olmadıına bakacağını söyledi.

Diğer yolcular şaşkınlık ve tiksintiyle olayı izliyorlardı, bu kadının sadece terbiyesizliğine değil, bir de birinci sınıfta yolculuğu devam edeceğine şahit oluyorlardı. Zavallı adamcağız çok kötü bir durumda olmasına rağmen cevap vermemeyi tercih etti. Bu yüksek tansiyondaki durumda kadın, birinci sınıfta ve o adamdan uzak uçabileceğinden tatmin olmuş, hostesin dönmesini bekliyordu.

Birkaç dakika sonra geri gelen hostes, kadına:

“Çok özür dilerim geciktim.Birinci sınıfta bir yer buldum Bu yeri bulmak biraz zamanımı aldı, sonra yer değişikliği için pilottan izin almam gerekiyordu. ‘Hiç kimse sorun yaratan bir diğerinin yanında oturmak mecburiyetinde tutulamaz’ dedi ve bu izni verdi.” Diğer yolcular kulaklarına inanamıyorlardı, bu esnada kadın da bir zafer kazanmış gibi yerinden kalkmaya hazırlandı.

Aynı anda hostes, oturmakta olan zenciye dönerek: “Beyefendi, sizi uçağın birinci sınıfındaki yeni yerinize götürmem için beni takip eder misiniz lütfen? Seyahat firmamız adına kaptan pilotumuz sizden böyle nahoş bir olay yaratan kimsenin yanında oturmak mecburiyetinde bırakıldığınız için çok özür diliyor.”

Tüm yolcular hep birlikte, bu olayı iyi bir biçimde sonuçlandıran uçak personelini alkışlayarak tebrik ettiler. O yıl, kaptan pilot ve hostes uçaktaki davranışlarından dolayı ödüllendirildiler. Aşağıdaki mesaj, tüm ofislere personelin görebileceği bir biçimde iletildi:

“İnsanlar onlara ne söylediğinizi unutabilirler. İnsanlar onlara ne yaptığınızı da unutabilirler ama insanlar, onlara kendilerini nasıl hissettirdiğinizi asla unutmazlar.”

Yoğurt alırken nelere dikkat etmeliyiz?

                   Yoğurt alırken nelere dikkat etmeliyiz?

Yoğurt sofralarımızın vazgeçilmez bir yardımcı yiyeceğimizdir.Yoğurtsuz sebze kızartmasını biraz zor yiyeriz.Ayran yapmak isteyince yoğurt satın alırız.Ama aldığımız,tüketiğimiz yoğurtlar ne kadar sağlıklı hiç düşündünüz mü? Yoğurt alırken sadece son kullanma tarihine bakmak sizce yeterli mi?

Yoğurt satın alırken sadece son kullanım tarihlerine bakıyorsanız, size bir uyarımız var.
Yoğurt kapları tehlike mi saçıyor ? Aldığınız yoğurtların plastik kaplarındaki rakamlar size mesaj veriyor.

Yoğurt kabınızın altında 5 rakamı varsa içiniz rahat olsun ama hiçbir rakam yoksa sağlığınız tehlikede !

Marketlerden aldıkları yoğurtların plastik kaplarının altındaki işaretlerde rakam yazmadığının farkına varan tüketiciler sikayetvar.com’a gönderdikleri şikayetlerle bu rakamların önemine dikkat çektiler.

Gelen şikayetler üzerine uzmanlar da “Plastik kapta bulunan yoğurtları almadan önce ilk işiniz altında bulunan numarayı kontrol etmek olmalı. Üçgen işareti içindeki rakamlar size sağlığınız hakkında mesaj veriyor. ‘5’ rakamı şişe kapakları, içecek kamışları, biberon, yoğurt kaplarında kullanılır ve zararsızdır” diyerek hem firmaları hem de tüketicileri uyardı.

yoğurt

                   SADECE SON KULLANMA TARİHİNE BAKIYORSANIZ DİKKAT!

Tüketiciler şikayetlerini “Bir sağlık uzmanının uyarısı üzerine aldığım yoğurtun kabının altındaki işaretleri inceledim. Hepsinin bir anlamı varmış. Kabın altına veya yanına baktınız zaman bir üçgen göreceksiniz. Üç oktan oluşan bir üçgen. Bu geri dönüşüm işaretidir. O üçgenin içinde bir sayı yazar. Benim yoğurt kabımda üçgen içinde rakam yoktu. Eğer ürünün altında hiçbir rakam yoksa aman dikkat almamaya dikkat ederim ama bugün aceleyle aldığım bir yoğurtta bu işaret yoktu. Sağlıklı plastik olması açısından bu işaretin içinde 5 rakamı yazmalıymış. Mesajımı okuduğunuzda, tercihiniz olan markanın kabının altına bir bakmanızı öneririm.” şeklinde dile getirerek uyardılar.

                                    NELERE DİKKAT ETMELİ?

“Plastik türünün sağlığa zararlı olup olmadığını anlamak için numarasına bakın” diyen Şikayetvar Yöneticisi Dr. Ömer Deveci, nelere dikkat edilmesi gerektiği hakkında şu uyarılarda bulundu:

“Tüketicilerin ve uzmanların plastik ürünlerin gıdada kullanımı hakkında verdikleri bilgiler gerçekten çok çarpıcı. Plastikler türlerine göre 1’den başlayarak 7’ye kadar numaralandırılıyor. Özellikle Herhangi bir plastik ürün ile sunulan gıdayı alırken ilk işiniz altında bulunan numarayı kontrol etmek olmalı. Bağımsız ya da etrafında oklar olan bir üçgen içinde bu numarayı göreceksiniz. Eğer numara varsa kolay ama yoksa aman dikkat. Yoğurt kaplarında üçgen içinde 5 rakamı vardır. 5 rakamı poliproplendir ve zararsızdır. 5 rakamı şişe kapakları, içecek kamışları, biberon, yoğurt kaplarında vardır. Zararsızdır. 3, 6 ve 7 no’lu plastiklerden uzak durulmalı. Bunlar zararlıdır. Yoğurt alırken kullandığı plastiğe göre tercihinizi yapın.”

Nasıl anlıyoruz?

Kabın altına veya yanına baktınız zaman bir üçgen göreceksiniz. Üç oktan oluşan
bir üçgen. Bu geri dönüşüm işaretidir.Yoğurttaki rakamların anlamı önemlidir. O üçgenin içinde bir sayı yazar. Benim yoğurt kabımda üçgen içinde 5 rakamı vardı. 5 numara “polipropilen”dir, altında da zaten “PP” yazar.

DİKKAT! 3, 6 ve 7 yazanları almayın, “5” yazmalı…

Plastikte kanser tehlikesi… Hangi plastikler zararlı?
Plastikler türlerine göre sınıflandırılıyor. Bu türler 1’den 7’ye kadar numaralandırılıyor.
Özellikle 3, 6 ve 7 no’lu plastiklerden uzak durmak şart! O halde hangi plastik türünün zararlı olduğunu anlamak için öncelikle numarasına bakmak gerekiyor. Herhangi bir plastik ürün alırken ilk işiniz altında bulunan numarayı kontrol etmek olmalı. Ya bağımsız, ya da etrafında oklar olan bir üçgen içinde bu numarayı görebilirsiniz. Eğer ürünün altında hiçbir rakam yoksa aman dikkat! Türkiye’de özellikle semt pazarlarında satılan ürünlerde yok! Numara varsa işiniz daha kolay.
Peki hangi numara, hangi üründe kullanılıyor? Hangileri zararlı, hangileri değil? İşte evde kullanılan plastikleri ayırmanız için üçgen içindeki numaralar hakkında bilmeniz gerekenler:

1. PET veya PETE Polietilen: Genelde su, iki litrelik alkolsüz içecekler ve yağların konduğu pet şişelerde kullanılır. Cam gibi şeffaftır. Zararsızdır.

2. HDPE Yüksek yoğunluklu polietilen: Deterjan ambalajları ve pet süt şişesinde bulunur. Zararsızdır.

3. PVC Polivinil klorid: Streç folyo, dış mekanda kullanılan eşyalar, plastik pipo, zemin malzemesi, duş perdeleri, şeffaf ve kabartmalı plastik ambalajlarda kullanılır. Zararlıdır!

4. LDPE Az yoğunluklu polietilen: Kuru temizleme ve çöp torbaları, yemek saklama kaplarında bulunur. Zararsızdır.

5. PP Poliproplen: Şişe kapakları, içecek kamışları, biberon, yoğurt kaplarında vardır. Zararsızdır.

6. PS Polistiren: Yemiş paketleri, plastik bardak-tabak, markette etin satıldığı köpük tabak, hazır paket fast food ürünlerdedir. Zararlıdır.

7. DİĞER: Bunlar birden altıya kadar kullanılan plastiklerin dışında kalanlardır. Yemek saklama kapları ve bazı pet şişelerde bulunur. Zararlıdır.

3, 6 ve 7 numaralı plastik kaplar içinde ambalajlanmış gıdalardan uzak duralım

Nazilli Belediye Polatlı Bugsaş maçında Hüseyin Akoğlu’nun attığı gol

Spor Toto 2. Lig Kırmızı Grup’da oynanan Nazilli Belediyespor-Polatlı Bugsaşspor maçında Hüseyin Akoğlu’nun attığı mükemmel gol görülmeye layiktir.Nazilli Belediyespor’un orta saha oyuncusu Hüseyin Akoğlu,Kolombiya Milli Takımı’nın efsaneler arasına girmiş eski kalecisi Rene Higuita’nın akrep vuruşu tabir edilen havada uçarak topuğu ile muhteşem bir hol attı.
Nazilli Belediyespor’da Akoğlu’nun muhteşem golü takımına 1 puan kazandırdı.Nazilli Belediyespor’un kendi sahasında oynadığı maçta,Nazilli Belediyespor ilk yarıyı 0-1 geride kapattı.İkinci yarıda ataklarını sıklaştırdığı Nazilli Belediyespor’da Hüseyin Akoğlu,Aykut Yenen’in sağ kanattan yaptığı ortayı balıklama uçarak topuğuyla Polatlı Bugsaşspor filelerini havalandırarak bu muhteşem golü attı.
Nazilli Belediye-Polatlı Bugsaş maçı Hüseyin’in attığı bu beraberlik gol ile maç 1-1 sonuçlandı.
Bu golün,her yıl yapılan en güzel gol yarışması Puşkaş ödülünü alması kimseyi şaşırtmaz.Geçen yıl da Puşkaş ödülünü Fenerbahçeli Stoch almıştı. Hüseyin Akoğlu’nun attığı gol Youtube’da  da büyük izlenme oranına sahiptir.İşte Nazilli Belediye Polatlı Bugsaş maçında Hüseyin Akoğlu’nun attığı golün farklı iki videosu:

İki şey

Facebook’ta paylaşılan bilinmesi çok ihtiyacınıza yaracak ”iki şey” yazısısnı paylaşacağım.Bu iki şeyler yaşantımızda karşılaşacağız ya da karşılaştığımız durumlarda işinize yarayacak nitelikte bilgilerdir.Bunlar yapmamız gereken iyi davranışlardır.

İki Şey;

İki şey ‘Kalitesiz insan’ın özelliğidir :
1- Şikayetcilik
2- Dedikodu

İki şey çözümsüz görünen problemleri bile çözer :
1- Bakış açısını değiştirmek
2- Karşındakinin yerine kendini koyabilmek

İki şey yanlış yapmanı engeller:
1- Şahıs ve olayları akıl ve kalp süzgecinden geçirmek
2- Hak yememek

İki şey kişiyi gözden düşürür :
1- Demagoji (Laf kalabalığı)
2- Kendini ağıra satmak (övmek, vazgeçilmez göstermek)

İki şey insanı ‘Nitelikli insan’ yapar :
1- İradeye hakim Olmak
2- Uyumlu Olmak

İki şey ‘Ekstra Değer’ katar :
1- Hitabet ve diksiyon eğitimi almak
2- Anlayarak hızlı okumayı öğrenmek

İki şey geri bırakır :
1- Kararsızlık
2- Cesaretsizlik

İki şey kaşif yapar :
1- Nitelikli çevre
2- Biraz delilik

İki şey ömür boyu boşa kürek çekmemeni sağlar :
1- Baskın yeteneği bulmak
2- Sevdiğin işi yapmak

İki şey başarının sırrıdır :
1- Ustalardan ustalığı öğrenmek
2- Kendini güncellemek

İki şey başarıyı mutlulukla beraber yakalamanın sırrıdır :
1- Niyetin saf olması
2- Ruhsal farkındalık

İki şey milyonlarca insandan ayırır :
1- Sorunun değil, çözümün parçası olmak
2- Hayata ve her şeye yeni (özgün, orijinal, farklı) bakış açısıyla yaklaşabilmek

İki şey gelişmeyi engeller :
1- Aşırılık (mubalağa,abartı,ifrat,tefrit)
2- Felakete odaklanmış olmak

İki şey çözüm getirir :
1- Tebessüm
2- Sukut (susmak)

İki şeyin değeri kaybedilince anlaşılır:
1- Anne
2- Baba

İki şey geri alınmaz:
1- Gecen zaman
2- Söylenen söz

İki şey ulaşmaya değerdir:
1- Sevgi
2- Bilgi

Ağız kokusundan kurtulma yolları

                          Ağız kokusundan kurtulma yolları

Ağız kokusu çoğu insanın sorunudur.Ağız kokusundan kurtulmak için ağız kokusu spreyi gibi alternatif çözüm yolları kualllanılmaktadır.

                          Ağız ve Kötü nefes kokusunun ve basit çözümü

Toplumda her dört kişiden birinde ağız kokusu vardır. Nefesin kötü kokması toplumda genel ve yaygın bir sorun olmasına rağmen,  utanç verici kabul edilir.  Ağız kokusunun nedeni genellikle bakterilerin gıda parçacıklarını parçalaması sonucudur. Bunun sonucunda ağızda oluşan uçucu sülfür bileşikleri nedeni ile ağızda kötü koku oluşur.  Bu da kötü ağız kokusunun birincil nedenidir. Ağızın sıcak ve nemli ortamı bu bakterilerin yayılması için ideal bir ortamdır. Kokunun kaynağı genellikle dilin üst tabakası, boğaz, bademcik ve diş aralarından kaynaklanmaktadır.ağız kokusu, zaman zaman ortaya çıkabilir veya nedenine bağlı olarak, uzun süre kalıcı olabilir.

Soğan gibi basit bir yiyecekten tutun, sıradan bir diş sorunu bile kötü ağız kokusuna neden olabilmektedir. Kötü ağız kokusunun tedavisi için en iyi yol, kötü kokuya neden olan sebebi keşfetmek ve onunla mücadele etmektir. Eğer nedeni belirlenememişse, geçici olarak sorunun çözülmesine yönelik bazı önlemler alabilirsiniz.

Ağız kokusunun en önemli nedenlerinden biri, kişinin ağız içinde kalan gıda parçacıklarıdır.  soğan, sarımsak ve diğer gıdalar kötü ağız kokusuna neden olur. Ağız kokusunun bir başka genel nedeni de ağız hijyenin kötü olması ve diş hastalıklarıdır. Sigara içmek, Müzminleşmiş bademcik iltihabı, sinüzit, boğaz enfeksiyonları, geniz akıntıları, bronşit ve diğer solunum yolu enfeksiyonları kötü ağız kokusuna neden olan sebeplerdir. yanında kötü kokuya, mide rahatsızlıkları, kronik akciğer enfeksiyonları ve akciğer apsesi neden olabilir.  Ya da hoş olmayan Farklı bir kötü ağız kokusu nedeni de böbrek yetmezliği, karaciğer yetmezliği ve kontrolsüz diyabet, bazı kanserler ve bazı metabolik hastalıklarında olabildiği gibi birçok hastalıklarda da olabilmektedir. Yeterince tükürük olmayan bir ağızda kötü kokun nedeni olabilir. Ağız kuruluğu, uyku sırasında doğal olarak ortaya çıkarken, tükürük bezlerinin hastalıklarında görülebilmektedir. Sigara ve ağır zayıflama diyeti yapanlarda da ağız kokusu olabilmektedir.Ağız kokusundan nasıl kurtulurum diyorsanız işte cevabı:

                  Ağız kokusundan kurtulma yolları şunlardır:

1.  Kötü nefes tedavisi için en iyi yolu, günde en az bir kez yemek yedikten sonra dişlerinizi fırçalamak ve diş ipi kullanmaktır. Dil fırçaları ile de zaman zaman dili fırçalamak ek olarak kötü kokuyu ortadan kaldırmak için de çok önemlidir. Çıkarılabilir diş protezlerinin bakımının da iyi yapılması gerekir.

2.  Yumuşak kıllı bir fırça kullanmak da önemlidir ve diş fırçanızı her üç – dört ayda bir değiştirmelisiniz. Ayrıca dişlerinizi en az altı ayda bir temizletmelisiniz. Bu işlemler iyi bir ağız hijyeni için gereklidir.

3. Yeterince su içmek, aynı zamanda genel sağlık için faydalı olabileceği gibi ağzınızı nemli tutacaktır. Su yerine kahve, soda ya da alkol kullanmayın. Tükürük, uyarmak için başka bir yolu sakız çiğnemektir Ancak, şekersiz çeşitleri deneyin.

4.  Bir çare de taze maydanoz veya nane yaprakları, karanfil, rezene kullanmaktır. Ancak, bu sadece geçici bir çözümdür. Özellikle sarımsak, soğan veya balık gibi yiyeceklerden sonra Maydanoz, nane gibi, bitkilerdeki klorofil maddesi  ağız boşluğundaki bakterileri öldürür.

5.  Kötü nefesi nötralize eden tarçın, karanfil çiğneyebilirsiniz.  tarçın kokuyu ortadan kaldırmaz ama ağızda bakterilerin azaltılmasına yardımcı olur.  Ya da tarçın aromalı şekersiz sakız kullanın.

6. Özellikle düşük karbonhidrat ile diyet yapanların azda olsa bir ekmek dilimi kötü ağız kokusunu azaltmaya yardımcı olabilir.

7. Rafine Şeker Tüketimi azaltın

8. Yeşil çay için: çayda bulunan polifenol, ağız kokusuna neden olan sülfür üreten, Ağzınızın içindeki zararlı bakterileri öldürecektir

9. Suya biraz limon damlatın veya limon suyu ile ağzınızı çalkalayın

10. Kızılcık suyu bakterilerin ağız içinde oluşmasını önler.

11. Karbonatlı su ve tuzlu su hazırlayabilir bu suyla gargara yapabilirsiniz ve dil fırçaları ile fırçalayabilirsiniz.

12. Sigarayı bırakın.

Kaynak: Op.Dr.A.Ahmet ŞİRİN Kulak-Burun-Boğaz Hastalıkları Uzmanı

                                     Ağız kokusu nedenleri şunlardır:

Ağız kuruluğu varsa Tip 1 ağız kokusu bulunur. (Gece ağız açık yatmak, salya eksikliği, radyoterapi sonrası ve alkol alanlar vesaire..)

Ağız içerisinde bakteriler için yataklık edecek her hangi bir mikrop kaynağı varsa Tip1 koku bulunur. Bu mikrop kaynakları sıklık sırasına göre şunlar olabilir:
Köprü gövdesinin altı
Gingivitis
Çürük kavitesi
Yirmiyaş dişi kapşonu
Ağızdaki bütün retantif yüzeyler ve temizlenmeyen protezler

Farenjit, tonsillit, sinüzit geçirmekte olan bireylerde Tip 2 ağız kokusu bulunabilir. Birey bu hastalığın farkında olmayabilir.

Postnazal akıntısı bulunan allerjik bireylerde Tip 2 ağız kokusu bulunur. Birey akıntının farkında olmayabilir.

Gastroözefagiyal şfinkter dilatasyonlarında, reflu ve gastrit hastalarında Tip 3 ağız kokusu bulunur.

Sindirim enzim yetersizliklerinde Tip 3 ağız kokusu bulunur. Birey basit (mide yanması, hazımsızlık, gaz) şikayetler ile hastalığa alışmış olabilir.

Kabızlık Tip 3 ağız kokusu sebebidir.
Sayısız hasta kabızlığı giderlince ağız kokusundan kurtulmaktadır.

Başta peynir olmak üzere her gün aşırı miktarda yenilen süt ve süt ürünleri Tip 3 ağız kokusu sebebidir. Herşeyden az yeyiniz, hiç bir şeyi hep yemeyiniz.

Asidoz, alkaloz sebebi olabilecek, kan gazlarını ve kan biyokimyasını değiştirebilecek bütün metabolik hastalıklarda (şeker, gut, nefropatiler dahil) Tip 4 ağız kokusu bulunur.

Sürekli olarak ayni besin maddesini her gün yiyenlerde Tip 3 ağız kokusu bulunabilir. Böyle hastalar ancak anamnez ile belirlenebilir

Hamilelerde Tip 4 ağız kokusu bulunur.

Sürekli ilaç kullananlarda Tip 4 ağız kokusu bulunabilir. Kas geliştiriciler, amino asit hapları, kıkırdak, eklem kuvvetlendiriciler, doğum kontrol hapı, tansiyon düşürücüler vesaire…

Oruçlu olan bireylerde Tip 4 ağız kokusu bulunur. Hem sindirim kanalındaki peristaltizmin durmasına bağlı artan bakteri faaliyetleri ve hem de enerji depolarının açılarak karbonhidrat yılkımının başlaması ile ortaya çıkan nefeste aseton Tip 4 ağız kokusunu başlatır.

Akciğer infeksiyonlarında Tip 4 ağız kokusu bulunur. Tüberküloz, bronşit, zatüree, pnömoni, bronkopnömoni, obstrüktif akciğer hastalıkları, akciğer parankim doku hastalıkları ve allerjik kökenli akciğer hastalıkları Tip 4 ağız kokusu sebebidir.

KAYNAK: AYDIN M. TEŞHISTEN TEDAVIYE AĞIZ KOKUSU. NOBEL TIP KITAPEVI, 2008 İSTANBUL