Satranç Oyununun Ortaya Çıkışı

Satranç oyunu Türkiye’de çok fazla ilgiye sahip olmasa da öğrenciler arasında büyük bir ilgiye sahip. Öğretmenlerin de çabasıyla okullarda açılan satranç dersleri gelecek nesilin bu oyunu iyi oynamasını sağlayacak.

Satranç oyunun tarihi ile ilgili bilgi sahibi olmak isterseniz bu video tam size göre.

[media id=11 width=320 height=240]

Eğitsel Yazılar

Öğretmen her zaman yol gösterendir değil mi? Yol gösterir fakat gösterdiği yol yanlış yol olmaz. Bir öğretmen her zaman doğru yolu gösterir. Öğretmenin gösterdiği yoldan giden öğrenciler ise her zaman başarıya ulaşırlar.

Bazen öyle bir zaman olur ki kelimeler değersiz kalır. Söylemek istediğinizi söyleyemezsiniz karşınızdakine. İşte o zaman bir yazı, bir örnek veya bir hikaye girer devreye. İçinde mutlaka örnek alınacak bir nokta vardır. İçindeki o ana konuyu alıp düşünmek gerekir. İşte o hikayelerden bazıları bunlar.

İncitmeyecek kadar uzak, üşümeyecek kadar da yakın olabilmek…
Eski zamanların dondurucu bir kışından bütün hayvanlar çok etkilenmiş, büyük kayıplar vermişler. Ama en çok kayıp veren kirpilermiş. Çünkü onların pek çok hayvan gibi kalın kürkleri yok, kendilerini sıcak tutması zor olan dikenleri var. Bu durumdan en az  zararla kurtulmak için kirpiler meclisi toplanmış, çözüm aramaya başlamışlar.
Tartışa tartışa, nihayet gece olunca tüm kirpilerin bir araya toplanmasına, birbirlerine yakın durarak geceyi geçirmelerine karar verilmiş. Böylece kirpiler birbirlerinin vücut sıcaklığından yararlanacak, aralarındaki hava akımını önleyerek donmaktan kurtulacaklarmış. İlk geceki deneyimlerinde bunun işe yaradığını görmüşler. Ama başka bir problem çıkmış ortaya.

Üşüyen kirpiler birbirlerine fazla yaklaştıklarından yaralanmalar gerçekleşmiş. Daha sonraki gece yaralanma korkusundan birbirlerinden uzak durmuşlar ama bu sefer de donmalar meydana gelmiş. Ne var ki, her gece kâh uzaklaşa kâh yakınlaşa, deneye yanıla birbirlerinin vücut sıcaklığından yararlanacak kadar yakın, ancak birbirlerini

incitmeyecek kadar uzak durmayı öğrenmişler.

BAMBU AĞACI

Çinliler bambu ağacını şöyle yetiştirir:

Önce ağacın tohumu ekilir, sulanır ve gübrelenir.Birinci yıl tohumda herhangi bir değişiklik olmaz.Tohum yeniden sulanıp gübrelenir. Bambu ağacı ikinci yılda da toprağın dışına filiz vermez. Üçüncü ve dördüncü yıllarda her yıl yapılan işlem tekrar edilerek bambu tohumu sulanır ve gübrelenir. Fakat inatçı tohum bu yılda da filiz vermez. Çinliler büyük bir sabırla beşinci yılda da bambuya su ve gübre vermeye devam ederler.

Ve nihayet beşinci yılın sonlarına doğru bambu yeşermeye başlar ve altı hafta gibi kısa bir sürede yaklaşık 27 metre boyuna ulaşır. Akla gelen ilk soru şudur :

Çin bambu ağacı 27 metre boyuna altı hafta da mı Yoksa beş yılda mı ulaşmıştır?
Bu sorunun cevabı Tabii ki beş yıldır.
Büyük bir sabırla ve ısrarla tohum beş yıl süresince sulanıp gübrelenmeseydi ağacın büyümesinden hatta var olmasından söz edebilir miydik?

Sevgili Ailem

Bütün duygu ve düşüncelerimi dile getirebilseydim, size şunları söylemek isterdim:  Sürekli bir büyüme ve değişme içindeyim.  Sizin çocuğunuz olsam da sizden ayrı bir kişilik geliştiriyorum.  Beni tanımaya ve anlamaya çalışın. Deneme ile öğrenirim.  Bana ayak uydurmakta güçlük çekebilirsiniz.  Oyunda, arkadaşlıkta ve uğraşlarımda özgürlük tanıyın.  Beni her yerde, her zaman koruyup kollamayın.  Davranışlarımın sonuçlarını kendim görürsem daha iyi öğrenirim.  Bırakın kendi işimi kendim göreyim.  Büyüdüğümü başka nasıl anlarım?  Büyümeyi çok istiyorsam da ara sıra yaşımdan küçük davranmaktan kendimi alamıyorum.  Bunu önemsemeyin.  Ama siz beni şımartmayın.  Hep çocuk kalmak isterim sonra.  Her istediğimi elde edemeyeceğimi biliyorum.  Ancak siz verdikçe almadan edemiyorum.  Bana yerli yersiz söz de vermeyin.  Sözünüzü tutamayınca sizlere güvenim azalıyor.  Bana kesin ve kararlı davranmaktan çekinmeyin.  Yoldan saptığımı görünce beni sınırlayın.  Koyduğunuz kurallar ve yasakların hepsini beğendiğimi söyleyemem.  Ancak, hiç kısıtlanmayınca ne yapacağımı şaşırıyorum.  Tutarsız davrandığınızı görünce hem bocalıyor, hem de bundan yararlanmadan edemiyorum. Öğütlerinizden çok davranışlarınızdan etkilendiğimi unutmayın. Beni eğitirken ara sıra yanlışlar yapabilirsiniz. Bunları çabuk unuturum. Ancak birbirinize saygı ve sevginizin azaldığını görmek beni yaralar ve sürekli tedirgin eder. Çok konuşup çok bağırmayın.  Yüksek sesle söylenenleri pek duymam.  Yumuşak ve kesin sözler bende daha iyi iz bırakır.  “Ben senin yaşında iken…” diye başlayan söylevleri hep kulak ardına atarım.

Küçük yanılgılarımı büyük suçmuş gibi başıma kakmayın.  Bana yanılma payı bırakın. Beni, korkutup sindirerek, suçluluk duygusu aşılayarak uslandırmaya çalışmayın. Yaramazlıklarım için beni kötü çocukmuşum gibi yargılamayın.

Yanlış davranışım üzerinde durup düzeltin.  Ceza vermeden önce beni dinleyin.  Suçumu aşmadığı sürece cezama katlanabilirim.  Beni dinleyin.  Öğrenmeye en yatkın olduğum anlar, soru sorduğum anlardır.  Açıklamalarınız kısa ve özlü olsun.  Beni yeteneklerimin üstünde işlere zorlamayın.  Ama başarabileceğim işleri yapmamı bekleyin.  Bana güvendiğinizi belli edin. Beni destekleyin; hiç değilse çabamı övün.  Beni başkalarıyla karşılaştırmayın; umutsuzluğa kapılırım. Benden yaşımın üstünde olgunluk beklemeyin. Bütün kuralları birden öğretmeye kalkmayın; bana sure tanıyın.  Yüzde yüz dürüst davranmadığımı görünce ürkmeyin. Beni köşeye sıkıştırmayın; yalana sığınmak zorunda kalırım.  Sizi çok bunaltsam bile soğukkanlılığınızı yitirmeyin.   Kızgınlığınızı haklı görebilirim, ama beni aşağılamayın. Hele başkalarının yanında onurumu kırmayın. Unutmayın ki ben de sizi yabancıların önünde güç durumlara düşürebilirim. Bana haksızlık ettiğinizi anlayınca açıklamaktan çekinmeyin. Özür dileyişiniz size olan sevgimi azaltmaz; tersine, beni size daha çok yaklaştırır. Aslında ben sizleri olduğunuzdan daha iyi görüyorum. Bana kendinizi yanılmaz ve erişilmez göstermeye çabalamayın.  Yanıldığınızı görünce üzüntüm büyük olur.

Biliyorum, ara sıra sizi üzüyor, belki de düş kırıklığına uğratıyorum.  Bana verdikleriniz yanında benden istediklerinizin çok olmadığını da biliyorum.  Yukarıda sıraladığım istekler size çok geldiyse bir çoğundan vazgeçebilirim; yeter ki beni ben olarak seveceğinize olan inancım sarsılmasın.  Benden “Örnek çocuk” olmamı istemezseniz, ben de sizden kusursuz ana-baba olmanızı beklemem.  Sevecen ve anlayışlı olmanız bana yeter.

Sizin çocuğunuz olarak doğmak elimde değildi.  Ama seçme hakkım olsaydı, sizden başka kimsenin çocuğu olmak istemezdim.

Sevgiler, Çocuğunuz

Biz Hangisiyiz?

Oldukça yaşlı ve bilge bir baba ile oğlu dertleşiyormuş. Oğlu babasına, hayatında çok sıkıntı   yaşadığından ve bunlarla nasıl baş edeceğini bilemediğinden bahsetmiş. Problemler ardı arkasına devam ediyormuş hayatında. Babası oğlunu dinlemiş ve;

“Gel sana bir şey göstereceğim!” diye mutfağa götürmüş. Baba, ocağın üstüne üç tane eşit büyüklükte kap yerleştirmiş. Üçüne de eşit su koymuş ve üçünün de altını aynı miktarda yakmış. Birinci kaba bir havuç, diğerine bir adet yumurta öbürüne de bir avuç çekilmemiş kahve çekirdeği koymuş. Haşlanmış havucu ve yumurtayı birer tabağa, kahveli suyu da bardağa koyup oğluna sormuş:

“Ne görüyorsun?”

Oğul;

“Havuç, yumurta ve kahve görüyorum!” demiş.

Oğlunu elinden tutup masaya yaklaştırmış ve daha yakından bakıp eliyle hissetmesini istemiş. Haşlanmış yumuşak bir havuç, içi katılaşmış bir yumurta ve bir bardak kahve.

Ardından oğul;

“Baba bunları bana niye gösteriyorsun?” diye sormuş.

Bak Oğlum” demiş baba. “Hepsi aynı sıcaklıkta ve aynı sürede pişti. Fakat hepsi bu etkiye farklı tepki verdi. Havuç ilk başta sertti, güçlüydü ama kaynatılınca yumuşadı, güçsüzleşti. Yumurta çok kırılgandı ama kaynatılınca sertleşti. Bir avuç kahve sertti ama ısıtılınca gevşedi ve suya dağıldı. Yayıldıkça suya koku ve tat verdi. Şimdi söyle bakalım; Sen hangisisin?”


Yemekte Ne var?

Adamın biri artık karısının eskisi kadar iyi duymadığından yakınıyormuş ve karısının işitme cihazına ihtiyaç duyduğunu düşünüyormuş. Ona nasıl yaklaşması gerektiğinden emin değilmiş. Bu durumu konuşmak için aile doktorunu aramış: doktor adamın karısının ne kadar duyduğunu anlayabilmesi için basit bir yöntem önermiş.

“Yapacağın şey şu, karından 40 adım ileride dur, normal bir konuşma tonuyla bir şeyler söyle; eğer uymazsa 30 adım ilerisinde aynı şeyi tekrarla, sonra 20 adım; cevap alana kadar

aynı şeyi tekrarla”

O akşam karısı mutfakta akşam yemeğini hazırlarken adam işlemi uygulamaya koymuş.

40 adım uzaklıktan karısına normal bir konuşma tonuyla seslenmiş ;
Hayatım bu akşam yemekte ne var?
Cevap yok
Mutfağa biraz yaklaşmış. Mesafeyi 30 adıma indirmiş ve soruyu tekrarlamış;
Hayatım bu akşam yemekte ne var?
Hala cevap yok
Adam mutfağın kapısına gelmiş artık mesafe iyice azalmış ve soruyu tekrarlamış;
Hayatım bu akşam yemekte ne var?
Gene cevap alamamış
Bu sefer karısına iyice yaklaşmış ve aynı soruyu tekrar sormuş;
“Hayatım bu akşam yemekte ne var? “

Karısı dönerek eşine yüksek sesle :
“Hayatım kaç kez söyleyeceğim, Bu akşam yemekte tavuk var.”demiş.

Eski CRT Monitörden Ne Yapılır?

Eski masaüstü bilgisayarımın işlemcisi yanınca işlemci almak yerine atmayı uygun gördüm. Yaklaşık 7 senedir kullanıyordum artık yeter diye düşündüm. Ebedi yolculuğa uğurladık. Monitörü ne yapayım derken bir arkadaşımızın fikri çok hoşuma gitti.

Arkadaşımız eski CRT model monitörünü söküp içini boşalttıktan sonra içine ufak bir akvaryum yapıp kızına hediye etmiş. Yapım aşamalarını incelediğimizde oldukça güzel ve eğlenceli olduğunu görebiliyoruz.

İşte yapım aşamaları:

Tabiki öncelikle yapmamız gereken monitörün içini boşaltmak ve temizlemek olmalı. Burada EN ÖNEMLİ nokta ise monitörün için açtığınızda içinde bulunan ekranda yüklü miktarda elektrik olması. Bu elektrik sizin hayatınıza zarar verebilir.

Bir elektrikçiden yardım alarak yapmanız sizin için iyi olur.

İçini boşalttıktan sonra iyice temizlemeniz ve ekranın tozsuz olması sizin için iyi olur. İleride tekrar temizlemek için açmak zorunda kalmazsınız.

İçini boşalttıktan sonra iç ölçülerini alarak yerleştireceğimiz akvaryumun boyutlarını öğrenmiş oluruz. Camdan yapacağımız bu akvaryumu isterseniz plastikten de yapabilirsiniz. Tabi şeffaf ve göze hoş gelen olursa daha iyi olur.

Konu bilgisayar olunca akvaryumun arkaplanını da bildiğimiz görüntülerden değil de bir bilgisayar boardu görünümünde yaparsak daha güzel olur. Yeşil ve üzerindeki devre elemanları hoş bir görüntü sağlar. Tabi akvaryumdaki canlıları beslemek için ayrı bir yemleme alanı oluşturmanız gerek. Bunun için de üst kısmını kesmeliyiz.

Daha sonra ön ekrana tam denk gelecek şekilde akvaryumumuzu yerleştirip sabitliyoruz. Sabitleme işlemini silikon yardımı ile yaparsanız daha güvenli olacaktır. Tabi bu arada akvaryumumuzun ışığa ihtiyacı olacaktır. Bunu karşılamak içinde üst kapağa tasarruflu bir ampul yerleştirirseniz iyi olur.

Bütün işlemler bittikten sonra yandaki gibi bir görünüm alacak akvaryumunuz. Eve gelen ziyaretçilere ekran koruyucum şeklinde yutturabilirsiniz.

Gayet güzel bir görüntü. Suyun temizliği ve suyun havalandırması içinde ayrıca eklentiler düşünebilirsiniz.

Onlar için daha vakit var şimdi akvaryumunuzun karşısına geçin ve izlemeye başlayın.

Eski Disketlerden Saat Yapalım

Hala disket kullanan var mı aramızda? Hatta çoğu kişi ne olduğunu bile bilmeyecektir. Neredeyse CD’lerin kalktığı günümüzde artık taşınabilir bellekler en çok kullandığımız veri taşıma aletleri oldu.

Gelelim saatin yapımına. Eski disketlerimizi topluyoruz. Ortaya bir tane ve etrafına 4 tane gelecek şekilde bir kağıt yardımıyla bunları yerleştiriyoruz. Daha sonra sert bir çubuk yardımıyla bunları sabitliyoruz. Tabi bu çubuk dondurma çubukları olabilir. Veya plastik bir madde. Hiç bir şey bulamazsanız bir CD’yi parçalayın ve disketlerinizi sabitleyin.

İşte yukarıda gördüğünüz resimde ortaya bir tane ve etrafına 4 tane konulmuş halini görüyoruz.

Sabitleme işleminin nasıl olması gerektiğini anlatabilmişimdir umarım.

Yukarıdaki resimlerde de gördüğünüz üzere hiçbir şekilde saatin olacağı yönde bir sabitleme yapmıyoruz. Disketlerin yönleri saatin görüneceği tarafa bakıyor olmalı ve sabitleme işlemleri gizli yapılmalı ki güzel bir görüntü elde edebilelim.

Ortada kalacak olan disketimiz de delip içine saat mekanizmasını yerleştiriyoruz.

Son olarak sabitleme işlemleri bu şekilde olmalı. Bütün disketlerin arka yüzeyleri aynı yönde olmalı.

Ve işte saatimiz. Duvarınıza asıp iyi günlerde kullanabilirsiniz. Gelen giden eşe dosta akrabaya da “Ben yaptım” demeyi unutmayın.

Bisikletiniz Işıl Işıl Yansın

Bisikletinizin gece ışıl ışıl olmasını istiyorsanız bu tasarım size göre. Aslında yapmanız gereken çok basit. Çoğu bisiklette bulunan dinamo ile elektrik üretimi yapabiliyoruz. Buradan ürettiğimiz elektriği kullanarak bisikletimizin renkli bir görünüme sahip olmasını sağlayabiliriz.

Tabi bunun yanında eğer ben sürekli yanmasını istiyorum diyorsanız o zaman taşınabilir güç kaynaklarından kullanmanız gerekecek.

Yapmamız gereken dinamometreye elektrikçiden aldığımız ve seri olarak bağlandığında çok fazla elektrik gücü istemeyen LED ampullerden almak. İstediğiniz renkte alabilirsiniz. Daha sonra bu LED ampulleri bisikletinizin istediğiniz bölümüne yerleştirdikten sonra pedala basmak işimizi bitirecek. Basit bir elektrik bilgisi ile kabloları birbirine bağlayarak sonuca ulaşabilirsiniz.

Kanuni’nin Mirası Sahipsiz Kaldı

Kanuni Sultan Süleyman’ın Rodos Seferi sırasında yaptırdığı ve şu an Muğla’nın Yatağan ileçesinin Bozüyük beldesinde bulunan cami, han ve medrese sahipsiz kaldı.

Restore ve bakım çalışmaları yapılmadığı için eser mirasçılar tarafından talan edilmeye mahkum kaldı. Özellikle define avcıları tarafından sürekli deforme edilen ve bazı bölümleri çalınan cami belde başkanı tarafından korunmaya alınacak.

Caminin tapusunun ise bir vatandaşta olması ilginç. Kanuni zamanında tapunun bir vatandaşa verilmesi de talan konusunda serbestlik yaratıyor. Belediyenin tapu sahibinin mirasçıları ile görüşerek takas yapmayı teklif etmesi ve karşı tarafında bunu kabul etmesi talanı önlemek için bir adım oluşturdu.

İşte camiden fotoğraflar:

Karbonat’ın Gizli İşlevi

Evlerde kullanılan karbonat ne işlere yarıyor bir bilseniz. Şişkin midenizi rahatlatmadan tutun da dişlerinizi beyazlatmaya kadar her işe hakim. Tabi bunun yanında gizli bir işlevi daha var. Şu ana kadar bildiğiniz bütün yapıştırıcılardan daha güçlü bir yapıştırıcı oluyor.

Nasıl mı? Çok basit. Bir japon yapıştırıcısını alın. Yapıştırmak istediğiniz bölüme biraz dökün ve üzerine karbonat sürün. İşte size eskisinden daha sağlam bir yapıştırıcı örneği.

Bunu en çok nerelerde kullanabilirsiniz? Özellikle bıçakla deldiğiniz buzdolabı buzluğunda veya buzdolabının gaz kaçağını önlemede. Unutmadan annenizden gizli kırdığınız vazoyu yapıştırmada da kullanabilirsiniz. Kolay gelsin.

Sokakta Üşümeye Son

Konyalı iki mucitler sokakta üşümeyi engellemek için bir tasarım üretti. 6, 12 veya 24 volt ile çalışabilen ve araçlardaki elektrik sistemine bağlanabilen pantolon ve yelek üretti.

Projeyi üreten Adnan ve Uğur Kal ise şöyle konuştu: “Kışın özellikle motosiklet, traktör, iş makinası ve otomobil kullananların soğuktan korunlamalarını sağlamak için elektrik ve elektronik teknikeri olan kerdeşimle birlikte bu projeyi geliştirdik. Kıyafetlerin üzerine giyilebilen pantolon ve yelekler 6-12-24 volt elektrikle çalışıyor. Araçlarda bulunan çakmaklıklara takılarak kullanılabiliyor. Ayrıca motosiklerlerde de bir aparat yardımı ile elektrik sistemine bağlanarak çalışıyor. 30+30 toplamda 60 watt elektrik tüketiyor. Kıyafetimizi giyen kişiyi hiçbir şekilde elektrik çarpma riski de bulunmuyor. Yelek ve pantolonun içine döşenen rezistans kablo ısıyı dengeli bir şekilde vücuda dağıtıyor. Pantolon ve yelek 2 dakika içerisinde 40 derece sıcaklığa ulaşabiliyor. Rahatsız etmeden dengeli ve konforlu bir ısıtma sağlıyor.”

SBS Kalkıyor!

Türkiye Özel Okullar Birliği Derneği’nin Antalya’da düzenlenen “Eğitim ve Beyin” başlıklı sempozyumuna katılan Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu, 6 ve 7. sınıflar için kaldırılan Seviye Belirleme Sınavının 8. sınıflar için de kaldırılacağını söyledi.

Yabancı okulların kendi öğrencilerini kendi prosedürlerine göre alacağını belirten Nimet Çubukçu, okulların çoğunun Anadolu Lisesine dönüştüğünü ve isterlerse sınavsız öğrenci alabileceklerini ekledi. Zaten Anadolu Lisesine dönüşen okulların tamamen akademik ve lisans eğitimine hazırlık olduğunu belirten Çubukçu, özel okullardaki öğrenci sayılarının artırılmaya çalışıldığını ekledi.

Öğretmenlerin bu sözlere ise tepkisi değişik oldu. Özellikle ilköğretim öğretmenleri, ilköğretim kısmının değersizleştirilmeye çalışıldığı konusunda tepki gösterdi. Özel okulların öğrencilerinin artırılması konusunda da atanamayan öğretmenlerin çalışma sektörünün arttığı konusunda yorum yapıldı.

BBE’de Son Gün Yarın!

Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yapılan proje yarışması için öğretmenlerin son başvuru tarihi yarın sona eriyor. Yarın öğretmenler projelerini girdikten sonra okul müdürlüklerine onaylatmaları gerekiyor. 4 Şubat 2011 saat 17:00’den sonra proje başvurusu ve proje onayı yapılamayacak.

Şu an için Türkiye çapında Bu Benim Eserim proje yarışmasına toplam 74 bin civarında başvuru yapılmış. Bunlar içinden sadece 50 tanesine ödül verileceği gibi Ankara’da sadece 100 tanesi sergiye çıkacak.

Derimiz Olmasaydı?

Acaba vücudumuzu kaplayan en güzel kıyafetimiz yani derimiz olmasaydı nasıl bir görünüşe sahip olurduk diye düşündünüz mü hiç? Biliyorsunuz ki derimiz iç organlarımızın ve vücudumuzun korunmasında oldukça önemli bir role sahip ayrıca güzel görünmemizi de sağlıyor.

İşte sanatçının birisi acaba derimiz olmasaydı nasıl olurduk diyerek bir çalışma başlatmış ve bal mumundan heykeller yaparak bunu göstermek istemiş. İşte sanatçının çalışmaları; derimiz olmasaydı böyle olurduk.

Öğretmenler Üretiyor

SEBİT tarafından yeni bir yarışma öğretmenler için düzenlenmiş. Fakat pek öğretmenlerin bir haberi olmamış. Ocak ayında başlayan yarışmanın başvuruları Şubat ayının sonunda sonra erecek.

Peki yarışmanın detayları ne? Yarışma oldukça basit. Bir öğretmen dersi nasıl anlattığını 10 dakikalık bir video kaydı ile gösterecek ve ttnet vitamin sayfasına yükleyecek. Böylece yarışmaya katılmış olabilecek. Her öğretmen en fazla 3 video ile katılabilir.

Ödüller ise oldukça güzel. Her dersten ilk 5 kişiye ödül verileceği gibi her kategoriden ilk 50 kişiye de sürpiz ödüller var. Şu an için 300 civarı bir öğretmen başvuruda bulunmuş. Yani kazanma şansınız oldukça yüksek.

Bir video kaydı ile katılıp güzel bir ödül kazanabilirsiniz. Bol şans.

Mutluluğun Resmini Tekrar Çizdiler

Salvador Dali’nin mutluluğun resmini çizmesinin üstünden yıllar geçmesine rağmen mutluluğun resmi tekrar çizildi. İstanbul Sancaktepe’de engelli ressamlar bir araya gelerek mutluluğun resmini tekrar çizdiler.

Kimisi konuşamayan, kimisi göremeyen, kimisi ise duyamayan arkadaşlarımızdı bunlar. Fakat onlar hayat yenilmedi ve mücadele etmeye devam ettiler. Türkiye’nin dört bir yanından gelen bu engelli arkadaşlarımız resim çizerken çok mutlu oldular.

Fosforlu Su Yapalım

Fosforlu su yapmak için evinizdeki malzemeler yeterli olacaktır. Çok basit bir yöntemle bu suyu evinizdeki ufak şelalelerde kullanabilirsiniz. Veya birisine süpriz yapmak istiyorsanız.

Bu arada bunu biraz daha geliştirip suyunuzu sıvı sabunla karıştırabilir ve oluşan baloncukları evinizde sağa sola gönderebilirsiniz. Baloncuklar da yine aynı şekilde fosforlu olacaktır.

Gelelim yapımına. Yapmanız gereken kırtasiyeden fosforlu bir kalem alarak bunun içini çıkarmak. İçinde sünger veya pamuk ipliğin etrafına dolanmış bir plastik göreceksiniz. İçindeki sünger veya pamukta fosfor malzemesi var. Ellerinize bir eldiven giyerek fosforun elinize bulaşmasını engelleyebilirsiniz.

Bu plastiği ince bir suyun altında bir kabın içine boşaltın. Suya karışan fosforlu malzeme kabın içine dolacaktır. Daha sonra bir maket bıçağı ile kesin ve süngeri veya pamuğu tamamen yıkayın. Ta ki bembeyaz olana kadar. Daha sonra fosforlu suyunuz hazır olacaktır. İstediğiniz yerde kullanabilirsiniz.

İşte görüntüler:

Bu arada unutmadan. Eğer bu fosforlu suyu beyaz bir ipe döküp kurttuktan sonra bir bardağa dolarsanız gece uyandığınızda masanızdaki bardağın nerede olduğunu bulmak daha kolay olacaktır. Özellikle gece uyanıp su içenler için güzel bir yöntem.